Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Raymond H. Kevorkian

Raymond H. KevorkianSoykırımın İkinci Safhası yazarı
Yazar
9.0/10
2 Kişi
9
Okunma
0
Beğeni
1.085
Görüntülenme

Raymond H. Kevorkian Sözleri ve Alıntıları

Raymond H. Kevorkian sözleri ve alıntılarını, Raymond H. Kevorkian kitap alıntılarını, Raymond H. Kevorkian en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Nitekim Ağustos 1914'te, Enver Paşa "Teşkilat-ı Mahsusa" adlı bir özel örgüt kurdu. Teşkilat; tahrik, propaganda ve casusluk yapmak üzere tüm imparatorluğa dağılan yaklaşık otuz bin ajandan - çoğu adli suçlardan hüküm giymiş ve bu vesileyle serbest bırakılmış mahkumlardı - oluşuyorlardı. İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin 1915 katliamını denetlemekle ve icabında bu katliamı yapmakla görevlendirdiği takım, kollara ayrılarak köylere varıncaya kadar yayılan bu takımdı.
Sayfa 46 - Aras Yayınları
(Bir akşamüstü çıkınıydı tarlalar Anımsıyorum da o tren yolculuğunu Ah, nasıl anımsamam Kapı çalınıyor, dur Ne güzelde bir rastlantı, mektubun Mektubun, sevgilim, ama acılarla dolu.)
Sayfa 445
Reklam
Üst üste gelen yenilgilerin ardından İttihat ve Terakki Cemiyeti, iktidar olarak inandırıcılığı yeniden elde ederek milli birliği kurabilmek için tek çarenin, İslamcılığa ve Turancılığa dayalı popüler bir hükümet programını benimsemek olduğuna kanaat getirdi.
Sayfa 37
Valiler, Kürtlerin haraç almalarına ve talanlarına engel olup Ermenilerin haklarını korumaya çalıştıklarında, Kürtlerce bölgeden göç etmekle veya ayaklanmakla tehdit edilmeleri ona göre son derece dikkat çekiciydi.
Sayfa 36
Ancak bu Türkmen aşiretlerinin hemen hemen hepsi, 17. yüzyılın sonunda Batı Anadolu'ya dağıldılar, bıraktıkları boşluğu ise Sünni Kürtler doldurdu hemen. Osmanlı Devleti tarafından yürütülen göçebeleri kalıcı kılma siyasetinden dolayı kayırılan Sünni Kürtler vergiden muaf tutuluyorlar ve yerel paşalara savaşçı temin ediyorlardı. Fakat padişahlar daha da ileri gittiler. Onlarla Ermeni köylüleri arasında ortakyaşarlığa dayalı bir sistem kurdular; buna göre Kürtler, kışı, onları barındırmak zorunda bırakılan Ermeni köylerinde geçirebileceklerdi.
Sayfa 48 - Aras Yayınları
"Yüzyıllardan beri," azınlıkların" mutlak itaatine alışılmıştı; kafalar henüz hak eşitliğini ve işlerin idaresini paylaşmayı kabul etmeye hazır değildi."
Reklam
O dönem çok revaçta bir deyim olan 'idari yeniden tanzim ve meşruiyet' adına, Ermenilerden tapular istenerek cemaat mülkleri üzerinden saldırıya geçiliyordu. Ermeni yöneticileri, bu gayrimenkullerin büyük bir kısmının, özellikle kiliseler ve manastırların, Osmanlı fethinden çok önce inşa edilmiş ya da edinilmiş olduğu karşılığını veriyorlardı. Bunun üzerine ilginç bir pazarlığa oturuldu: Devlet memurları, dini kurumların mallarına ilişkin kanun, yani ünlü vakıflar kanunu kapsamına girdiğinden normalde her türlü vergiden muaf olan bu mülkler için Ermenilerin yasal vergileri ödemesi karşılığında, uygun tapu düzenlemeyi önerdiler.
Sayfa 48
1915'te Kütahya'da eşine nadir rastlanır bir olay yaşandı: 3.058'i şehirde olmak üzere tüm sancakta yaşayan Ermeni nüfusu, İstanbul'un emirlerini uygulamayan Kürt vali Faik Ali Bey sayesinde tehcirden ve katliamdan kurtuldu.
Sayfa 157
Başpiskopos, çevre köylerde yaşayan Türklerin aynı gün sabah erkenden geldiklerini ve bez çuvallar satın aldıklarını anlatarak sürdürüyor sözlerini - o kadar çok miktarda almışlar ki fiyatı ikiye katlanmış. O gün, kentin yedi camisi öğle namazında tıklım tıklım olmuştu. Çıkışta tepeden tırnağa silahlanmış olan kalabalık önce dükkanlara saldırdı;tüccar ve zanaatkarlar oracıkta boğazlanarak öldürüldüler. Sonra sıra Ermeni mahallelerine geldi; taşıdıkları bebeğin erkek olup olmadığını anlamak için hamile kadınların karınları deşildi. Tüm bunlar o denli iyi düzenlenmişti ki, kazayla da olsa Rumların burnu bile kanamamıştı; çünkü yetkililerin talimatlarına uyan Rumlar, evlerine kırmızı bayrak asmış, hatta sokağa çıktıklarında kollarına beyaz kurdele takmışlardı. Akşam olduğunda Ermeni mahalleleri alevler içerisindeydi.
Sayfa 50
Başka yerlerde mezarlıkları ve kiliseleri saygısızca tahrip ettiler ya da tapuların geçersiz olduğunu bahane ederek kapılarına kilit vurdular. İlkokul çağındaki çocukları okulda "Ermeni milli marşı" söyledikleri gerekçesiyle hapsettiler; kaçırdıkları küçük kız ve kadınları zorla İslamlaştırdıktan sonra, bir Kürt beyinin ya da bir jandarma subayının koynuna soktular ve dahası pazarlarda sattılar.
Sayfa 50
Reklam
İslamiyet'i zorla kabul ettirme biçiminde de kendini gösteriyordu.Din değiştirmeye zorlama yeni değildi. Ta 1800'lü yıllardan itibaren Bitlis'in güneyindeki Khoyt ve Silvan kazalarında bu doğrultuda uygulamalar başlatılmıştı; daha sonra sıra, Erzurum'un kuzeyindeki Erzurum, İspir ve Bayburt kazalarına geldi; Trabzon'un güneyindeki Hamşen /Hemşin ve Kalkandere Ermenileri ise 1680'le 1708 arası zorla Müslümanlaştırılmıştı.
Sayfa 51
Bu yeni Müslümanlar beklentilerin tersine genellikle Kızılbaş Zazalar gibi fanatik olmayan mezheplere dahil oldular ya da, özellikle güney bölgelerinde, Kürtlerle bütünleşmeyi tercih ettiler.
Sayfa 51
Türk siyasetçileri, Osmanlı ekonomisini ve kokuşmuş idari yapısını sil baştan ele geçirecek, böylece Avrupalıların iştahını dizginleyerek devletin güçlenmesini sağlayacak bir uygulama başlatmaktan hepten acizdiler ve kendilerini savunabilmek için sonunda gelip şiddete ve fanatizme saplanıyor, böylece selefleri Abdülhamid'in, tıpkı kendinden önceki padişahlar ve yönetici sınıfın yaptığı gibi, ülkeyi hiç tereddüt etmeden yabancıların çıkarlarına teslim etme geleneğini sürdürüyorlardı.
Sayfa 38
Jön Türkler ve Türk halkı iki ayrı dünyaya ait gibidir. Esas olarak padişahın payitahtında ve sarayında bir araya gelmiş olan Jön Türkler, tam anlamıyla bir devrimin yolunu açacak olan kamuoyunu hazırlamaya yönelik sabır isteyen ve uzun vadeli bir çalışmadan ziyade, hanedanı tasfiye etmeyi amaçlayan komplolar ve tertipler kurma konusunda daha becerikliler.
Sayfa 24