1922’de Adana’da doğdu. "Ekspres", "Son Havadis" ve "Vatan" gazetelerinde çalıştı. "Akın", "Hakikati Tasvir" gazetelerini, "Düşünce" ve "Yeniçağ" dergilerini yayımladı. 1950-1955 arasında İstanbul Şehir Meclisi Daimî Encümeni’nde üyelik ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nde kırk yıl süreyle genel sekreterlik ve başkan yardımcılığı yaptı. Ölümüne değin Milletlerarası Tiyatro Enstitüsü Türkiye İcra Komitesi genel sekreteri olan Bilginer, aynı zamanda Tiyatro Yazarları Derneği başkanıydı. Edebiyata şiirle başlayan Recep Bilginer tiyatro oyunları da yazdı. 1982’de televizyon dizisi olarak filme çekilen "Parkta Bir Sonbahar Günüydü" (1976); İlhan İskender En Başarılı Oyun Yazarı Armağanı’nı kazandığı "Utanç Dünyası" ve 1980 TDK Tiyatro Ödülü’nü ve İlme Hizmet Vakfı Yunus Emre Büyük Ödülü’nü aldığı "Yunus Emre" oyunu sahnelenen çok sayıdaki oyunlarından birkaçıdır. Yazılarından seçmeleri "Zenginler Hükümeti" adıyla yayımladı. "İnsan Bir Düşüncedir", "Yüreğini Sıcak Tut", "Hapiste Bir Gazeteci", "Eşrefoğulları", "Manas Destanı" diğer yapıtlarının başlıcalarıdır. "Bir Zamanlar" adlı bir de şiir kitabı vardır. Yazar 2005 yılının haziran ayında hayata veda etti.
Hacı Bektaş Veli, müritleri, Alevilik- Sünnilik gibi konularla harmanlanmış bir tiyatro eseri. Müslümanların mezhepler yüzünden ayrıştığını gören tasavvuf ehlinin (Hacı Bektaş, Mevlana, Ahmet Yesevi) mezhepte takılı kalmak yerine halkı, Allah'ın birliği noktasında birleştirmek üzere gösterdiği gayreti anlatıyor. Recep Bilginer'in kaleminden çıkmış güzel bir eser. Okunabilir.
Sevgi ve BarışRecep Bilginer · Atatürk Kültür Merkezi Yayınları · 19882 okunma
Sarı Naciye adlı oyun Toroslarda yaşayan bir Türkmen obasında geçmektedir. Sarı Naciye, babası ve abisinin diret melerine rağmen obanın zengini olan Elçi denen adama tutulmuş ve onunla evlenmiştir. Oyun ön yüzünde töreye karşı gelen genç bir kızın aşkı uğruna katlandığı zorluklar arka planında göçer Türkmenlerin töreleri ve yaşam koşullarını dile getirmektedir.
Lise edebiyat kitabında olupda dikkat etmediğimiz metin ki lisede sözel olmamıza rağmen hiçbir şeye pek.oldi duymuyoduk ya !(Tiyatro alanına.geçtikten sonra iş değişti tabii ki.)
Oyun iki perdeden oluşuyor ,köylerden Çukurova'ya göçü anlatıyor ama iki karakter üzerinden biri yaylada durmaya çalışan ama katakulliyle mecburen ovaya amelelik yapmaya inen Sarı Naciye ve sistemin adamı olan ağanın yamağı Naciye için ormanı yaktırıp sevimsiz Elçi.
Kör Hasan'sa köklerine bağlı ,töresini savunan ve Naciye'yi vurup namusunu temizlemeye çalışan baba. Bu arada baba ile ihtiyarın diyaloğu çok anlamlı,defalarca beyninizde tekrarlanabilir replikler.
Kısacası yazar oyunun sonunu kötünün iyisi derecesinde mutlu bitiyor,onu diyebilirim.
Oyunu okurken aklımaysa Sarı Naciye'nin günümüze uyarlanmış biçimde yeniden yazılma ihtimali geldi.O zaman amelelik yapmak için ailesine karşı çıkıp ovaya inen gençlerden,her şeye itiraz edip herkese karşı gelen ,telefon ve internet dışında her şeye kayıtsız bir Z.