Roger Perron, Sorbonne'da psikoloji okuduktan sonra Paris X Üniversitesinde Beşeri Bilimlerde Doktora derecesi aldı. CNRS araştırmacı ve klinik psikologu, çalışmalarını kişilik yapılarının ve bozukluklarının gelişimine odakladı. çocukluk döneminde, okul zorluklarından "ağır" psikopatolojilere, özellikle çocukluk otizmi ve çocuk psikozuna kadar.
Psikanalist Roger Perron CNRS'deki araştırmanın fahri direktörü ve Paris 5'deki profesör emektaridir. O, on beş kitap (PUF ve Dunod) yazarıdır. En son yaptığı kitaplar şunlardır: Ekim 2000'de Psikanaliz ve Ekim 2000'de Psikanalizci, Ekim 2006'da Golse ve Mijolla ile Uluslararası Psikanaliz Sözlüğü yazarıdır.
…insanın günü bütün bu “yapılacak şeylerle” öyle bir dolar ki birine gönlünü açacak, oturup iki laf edecek zaman kalmaz, insanların birbirine kulak verebileceği her yol da kapanmış olur.
Her çocuğun bir bedeni var. Bu bedenin de ihtiyaçları var ve bu beden sözkonusu ihtiyaçlar giderildiğinde zevk alır. Bu ihtiyaçların ilki ve en önemlisi anneye yöneliktir: süt, anneden, annenin kendi bedeninden kaynaklanmaktadır (memesini vermesi, yani emziımesi ya da biberonla süt vermesi ise ikincil öneme sahiptir: süt çocuğu, sütün, sıcaklığıyla, kokusuyla vb. annenin bedeninden geldiğini hisse der). Bebek, bu yoldaki ihtiyacını annesine bildirerek, annesini arzusunun nesnesi kılar ve işte annesiyle kurulan bu bağ içinde zevk alır. Son derece önem taşıyan bu ilişki, daha sonraki tüm gelişimin temelini oluşturacaktır (bu temel sağlanmadığında, erken dönem anne bakımı eksikliklerinin ne denli ciddi sorunlara yol açtığı bilinmektedir).
Dış kaynaklı bir tehlike, sözgelimi çığ, müthiş bir fırtına, bir saldırgan vb. ile karşı karşıya kaldığınızda, ne yaparsınız? Biraz yürekli ve de aklı selim sahibiyseniz tehlike kaynağım uzaklaştırırsınız: ya çığın yolunda kalmamak için koşarsınız, bir yere sığınırsınız (ağaç altı olmasın!), ya saldırganın karşısına dikilir ya da kaçar sınız vb. Ne olursa olsun, tehlike kaynağını, elinizden geldiğince, kendinizden uzaklaştırmaya çalışırsınız. Peki, ama ya tehlike kaynağı tam içinizdeyse? Işte, dürtü tam da böyle bir şeydir. Gene aynı şeyi yapar, tehlikeyi savuşturursunuz, ama bu kez uzağa, dışarı bir yere değil, ama elinizden geldiğince içinizde uzağa atmaya çalışırsınız; sonra da tehlike olmadığı duygusuna kapıl mak amacıyla, bütün bunları unutursunuz; işte, bastırma, budur. Gerçekten de, devekuşu örneği ... Zaten bütün dertler de böyle başlıyor.
İlk incelemeyi yapacak oluşumun mutluluğuyla kitabın o bilgiyi harika verişi birleşti şuan:) Daha yarım saattir okuyup bir şeyler yazmaya iten bir kitap oldu, yazarın dilini çok sevdim. Böyle bir konuyu tüm insanlara hitap ederek ve öyle etkili bir şekilde ele alarak yazmış ki kitap bitmesin diye okumayayım diye düşündüğüm oldu. Yazara kesinlikle tekrar şans vermem gerektiğini öğreten bir kitap. Çook keyifli ve öğretici kesinlikle tavsiye ederiiiim!
Bilgiyi hikayeleştirici bir üslupla okura sunan, kısa ve öz bir kitap. Psikanalizin kurucu ismi Freud olduğu için kitap bir nevi onunla özdeşleşmiş. Fikirlerini, hayatını, düşüncelerini ve de camiayı karşısına alıp nasıl da idealist bir genç olduğunu bu kitap sayesinde zevkle okuyarak öğreniyoruz. Diğer şahsına münhasır büyük isimler yeterince yer edinmesede kitabın sayfa sayısı belli. Kaldı ki boyutu küçük bir kitap. Jung'dan, Adler'a, Lacan'dan, Leuer'a kadar birçok isme ve Anna O vakasının nasıl psikanalizde çığır açıcı bir durum olduğuna az da olsa yer vermeye çalışmıştır. İlgililerine tavsiye ederim.
Sindire sindire okuduğum enfes bir kitaptı. Psikanalizle ilgili birçok soruyu açıklığa kavuşturmuş, konuşur gibi yazılmış bir kitap. Alan dışı olanların da sevebileceğini düşünüyorum.