Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sadeddin Özgür

Sadeddin ÖzgürSiperden Sipere Çanakkale yazarı
Yazar
5.0/10
1 Kişi
9
Okunma
2
Beğeni
1.053
Görüntülenme

Sadeddin Özgür Gönderileri

Sadeddin Özgür kitaplarını, Sadeddin Özgür sözleri ve alıntılarını, Sadeddin Özgür yazarlarını, Sadeddin Özgür yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ben hiç sigara kullanmadım. Çocukluğumda heves etmedim, gençliğimde de heves etmedim. Bir kere bile heves etmişliğim olmamıştır. Çünkü "sigara içmek" bana çok komik gelmiştir. Bir duman var ve yarısını ciğerlerine çekiyorsun, diğer yarısını havaya üfürüyorsun. Neyse... O içenlerin sorunu... Bana ne! Ama sigara içiyor olsaydım, muhakkak ve muhakkak tabakacı olurdum. Yani gümüşten güzel bir tabakam olurdu. Sarma sigara içerdim yani... Tabakamı masanın üzerine atar, bir güzel sarar, onu içerdim. Demem odur ki, sigara tiryakilerine hiçbir zaman "bırakın" dememişimdir. Alışmış adam ne beni dinler, ne de bir başkasını... Madem tiryakisin, madem içiyorsun; bari şu yabancı markalardan içme! Tütün iç... Ya da şimdi her köşe başında, torbalarda, hazır sarılmış tane sigara satılıyor, onlardan al, onlardan iç! Eskidin "Birinci" sigarası olurdu, daha iyicesi "Bafra" idi... Bunlar "uçsuz" tabir edilen sigaralardı... Ama "uçlu" yani "filtreli" Samsun ya da Maltepe sigaraları vardı. Bafra 90 kuruştu, bu uçlu sigaralar da 2,5 TL... Şimdi ne Birinci var, ne Bafra, ne Samsun, ne de Maltepe... Her tarafı Amerikan sigaraları doldurmuş... Ve de her biri deli para! Ne diyeyim; zenginlik alametleri... Şimdi bunlara alışmış bir millete de "sarma sigara iç" demek, çok komik gelir değil mi? Aynen benim sigara içmeye "komiklik" gözüyle baktığım gibi yani... Ama cebinde Palmall, Marlboro olan birilerinin de "İsrail ürünlerini boykot edelim" naraları da, bana çok daha "komik" geliyor.
Sadeddin Özgür
Sadeddin Özgür
Rahmetli Erbakan, meclis kürsüsünde anlatırdı, Demirel de onun söylediklerine kafasını kaldırarak güler, Erbakan'ın anlattıklarını itibarsızlaştırmaya çalışırdı. İsrail'in rahat durmayacağını, Siyonistlerin bütün amaçlarının Arz-ı Mev'ud olduğunu söyler dururdu. Diğerleri de onun söylediklerini karikatür dergilerine kadar indirerek,
Reklam
Siyonistler 1897'deki ilk kongreleriyle Filistin'de bir Yahudi devleti kurmanın düğmesine bastılar. Ancak Yahudi devletinin kurulması için Filistin'de Yahudi nüfusu gerekliydi. Bunun için iki tane engel vardı: 1-Sultan II. Abdülhamid 2-Filistin'e gitmek istemeyen dünya Yahudileri... Yahudiler hangi devletin topraklarında olurlarsa olsunlar, ticarî maharetleri nedeniyle o ülkenin ekonomisini ellerine geçirmiştiler. Siyonistlerin ütopik emelleri için bu pozisyonlarından vazgeçip Ortadoğu'nun çöllerine gitmeyi kabul etmediler. Siyonistler bu uğurda dünya savaşı planlaması yaptılar. Amerika'dan gemiler dolusu altın Avrupa'ya geldi. Bu uğurda yine Sultan II. Abdülhamid Han tahttan indirildi. Ama Siyonistlerin bütün planlarını İttihat Terakkicilere rağmen, Almanlara rağmen Çanakkale'deki Mehmetçiğin direnişi bozmuştur. Çanakkale'deki direniş, dünya savaşını hiç beklenmedik noktalara götürmüştür. Hatta bir dünya savaşı ihtiyacı daha doğurtmuştur. Ona rağmen, Siyonistlerin 2000 yıldır doğmasını bekledikleri çocuk doğmamıştır. Küçük İsrail devletiyle, ikinci dünya savaşı sonunda o çocuğun sadece rahimden kafası çıkmıştır, gövde hâlâ içeridedir ve o zaman bu zaman, gövdenin içeride olması onlara büyük ıstırap vermektedir. Dünyadaki bütün kaosların, kargaşaların, savaşların sebebi bu ıstırap nedeniyledir. İşte o çocuğun bedeninin dışarıya çıkmamasına, yani doğumun tam olarak gerçekleşmemesine kahraman Filistinliler neden olmaktadır. Filistinlilerin cihadı çok büyüktür. Müslümanıyla, Hıristiyanıyla, Şamanistiyle, Budistiyle hatta Yahudisiyle bütün bir dünya Filistinlilere minnet borçludur.
Sadeddin Özgür
Sadeddin Özgür
"Devlet niye harekete geçmiyor?", "Müslümanlar niye birlik değil!" "Ama Hamas da..." "Bağırıp çağırınca ne olacak?" "Kahrolsun İsrail deyince İsrail kahrolacak mı?" "Yazın bakalım... Yaza yaza ne olacak?" Ben bilmem! Ben İsrail'i lanetlerim... Ben mitinglere giden en önde sesim kısılasıya kadar "Kahrolsun İsrail!" diye bas bas bağırırım... Ben sabahtan akşama kadar, akşamdan da sabaha kadar yazarım. "Eee netice" mi? İsrail kahrolur mu, kahrolmaz mı; ben bilemem! O benim işim değil! "Netice" başkasının işi... Mesela İsrail, avuç içi kadar Gazze'yi senelerdir bombalıyor da bombalıyor; iki elin parmakları kadar Filistinlileri katlediyor da katlediyor... Netice? Sıfıra sıfır elde var sıfır... Benim zulüm karşısında bir duruş sergilemem gerekir. Yarın ahirette "Sen ne yaptın?" sorusuna cevaplarım olmalı... Gerisi benim işim değil; Yaradan'ın işi...
Sadeddin Özgür
Sadeddin Özgür
Ben güzel günlerin şairiyim Güzellikten alıyorum ilhamımı... Kızlara çeyizlerinden bahsediyorum, Mahpuslara aff-ı umûmîden... Çocuklara müjdeler söylüyorum, Babası cephede kalmış çocuklara... Fakat güç oluyor bu işler, Güç oluyor yalan söylemek... Demiş Melih Cevdet Anday... Ben bu şiiri çok severim. Arada sırada paylaşırım da... Ah be Melih Cevdet! O savaşlar eskilerde kaldı. Babaları cephede kalmış çocuklar da eskilerde kaldı... Şimdiki çocuklar, cephenin tam ortasında be Melih Cevdet, bombaların tam olarak hedefinde... Ve artık o çocuklar için şiir değil, ağıt bile yakamaz olduk. Çünkü o bakışları yok mu o bakışları? Hiçbir şeyi anlayamayan o masum bakışları! Utancımızdan o bakışlara bile bakamaz olduk Melih Cevdet, o fotoğraflara bile bakamaz olduk. Güç müç, sen o çocuklara yalandan bir şeyler söylermişsin. Bizim yalan söyleyecek bile bir durumumuz yok Melih Cevdet... Gel de şu bakışa söyleyebilecek bir yalan bul! Biz sadece kendimize söyleyebilecek bir yalan peşindeyiz. Çünkü onlar gerçeğin tam ortasında...
Sadeddin Özgür
Sadeddin Özgür
"AŞK"TIR HER ŞEYİN BAŞI... Bu aralar Çanakkale şehitleri, gazileri ve arkada bıraktıkları aileleri hakkında hikayeler yazmayla meşgulüm. Dün oturdum, yine bir tane şehit hanımı ve kızı hakkında bir hikâye daha yazdım. Benim çok değerli bir dostum var. Edebiyatçı, hem de müthiş bir edebiyatçı! Daha hikâyelerim biter bitmez, o ham haliyle
Reklam
HAYAT BÖYLE BİR ŞEY HA! Bir komşum vardı. Kadın... O kadar çok zayıftı ki, dal gibi... Sürekli hastaneye gidip geliyordu. Sonra bir gün öğrendim ki, o kötü hastalığın bir türüne yakalanmış... Doktor yüzüne "En fazla 3 ay yaşarsın" demiş... Bir sabah evinin köşesinden döndüm, bir de baktım, o kadın, bahçesindeki ayva ağacına çıkmış,
"İHRACAT" NEDİR, "İHRACAT FAZLASI" KİMLEREDİR? "İhracat", sizin memleketinizdeki yetişen bir şeyin en iyisinin "Batı'nın hakkı" olmasıdır. Yenilecek bir şeyse, "en iyisinin yiyecek olması hakkı", giyilecek bir şeyse "en iyisinin giyecek olması hakkı", kullanılacak bir şeyse, "en iyisinin kullanacak olması hakkı", Batı'ya ait olmasının kapalı bir ifadesidir. "İhracat fazlası"nın ne olduğunu izah etmeye gerek var mı bilmem!
Sadeddin Özgür
Sadeddin Özgür
"HOCAM" Askerde, Acemi Eğitim Talimgâhı'ndayım... Bütün bir alay hepimiz de kısa dönemiz. Mutfakta yemek yapmak olsun, yemek servisi olsun, koğuş, tuvalet, banyo ve mıntıka temizliği olsun, hepsini de kısa dönem askerleri yapıyordu. Kantine de kısa dönem bir arkadaş bakıyordu. Her alışverişe gittiğimde bana "Hocam!" diye
TEKLİFİMDİR: Fotoğrafta görünen Şehitler Abidesi taştan, dört ayak üzerine yükseltilmiş bir kaidedir. Güya Çanakkale Şehitlerini temsil etmesi üzerine yapılmıştır. Bu dört taştan ayaklı kaide, Çanakkale Şehitlerini nasıl temsil edecek? Çanakkale'de hilalin mücadelesi verilmiştir. Evlatlarını cepheye gönderen anneler, oğullarına: "Minarelerden ezan sesi kesilecekse, camilerin kandilleri körlenecekse, sütlerim haram olsun, ÖL DE KÖYE DÖNME!" diyerek göndermişlerdir. O zaman... Tam da Çanakkale Boğazı'nın girişine, bu abidenin olduğu yere, yedi düvelle çarpışılıp da kazanılan muhteşem Çanakkale Geçilmez Zaferi'ni temsilen "Yedi Minareli Muhteşem Bir Cami" yapılmalıdır. Hatta bir tane de Boğazın girişinin karşısına, Anadolu kıyısına da yapılmalıdır. Boğazdan gemiler namaz vaktinde geçerlerken, bir taraftaki caminin minarelerinden "Allahü Ekber! Allahü Ekber!" göklere yükselirken, diğer cami de "Allahü Ekber! Allahü Ekber!"le cevap vermelidir. Tıpkı Ayasofaya-i Kebir Camii ile Sultanahmet Camii'nde okunan ezanlar gibi... O Allah'ü Ekber'ler ki arş-ü âlâ'ya yükselmeli... Şehitlerimizin ruhları ancak o zaman sükun bulur. Geceleri de her iki cami de ışıl ışıl ışıldamali... Uzaydan görülmeli o ışıltılar... Her iki caminin mahyalarından, her gece şu ifade yakılmalı: "ÇANAKKALE GEÇİLMEZ!"
Sadeddin Özgür
Sadeddin Özgür
30 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.