Sam Kean’in kimyaya merakı çocukluk yıllarından başlıyor. Yıllarını kırık termometrelerdeki cıvaları biriktirerek geçiren Sam Kean, şimdi Washington DC’de yazar olarak hayatını sürdürüyor. Çalışmaları New York Magazine, Mental Floss ve Science’ta yayınlanan yazar, National Public Radio’da (Ulusal Halk Radyosu) “Radio Lab” (Radyo Laboratuvarı) ve “All Things Considered” (Enine Boyuna Düşünülürse) adlı programlarda yer aldı. Yazdığı ilk kitap Kayıp Kaşık ile New York Times’ın çok satanları arasına girdi. İkinci kitabı Bitmeyen Keşif DNA da çok satanlar listesine giren yazar, bilim kadar keşiflerin ve kâşiflerin hikâyelerinden hoşlanıyor, hatta belki de daha fazla...
Gülümseme eylemi bile mutluluk
veren hormonların artmasına yol
açarak bizi neşelendirir.
( Beyin gülümsemeyi iyi vakit geçirmeyle
ilişkilendirir , yani gülümseme devreleri
aydınlandığında, keyif devreleri de
sıklıkla aydınlanır.
Somurtma ve kendini kötü hissetmede de
benzer şekilde çalışır.
Öte yandan insanların yüz ifadelerini
engellemek , örneğin botoksla yüz
kaslarını felç etmek , öfke gibi
duyguları bastırabilir.)
İnsanlar bilinen tarihin büyük bir bölümünde zihni ve ona bağlı olarak
ruhu beynin değil kalbin içine
yerleştirdiler.
Mısırlı rahipler ölümden sonraki
hayat için ölüye mumyalama işlemi
yaparken kalbi tek parça hâlinde çıkarıp
ayin kavanozunda saklardı.
Buna karşılık beyin , burun deliklerinden
sokulan demir kancalarla kazılır ,
hayvanların önüne atılır, boş kafatası
talaş ve reçineyle doldurulurdu.
Birçok yunan düşünür kalbi bedenin
özü olarak yüceltiyordu.
Aristoteles kalbin mesajları çevreye
gönderecek kalın damarları olduğunu
, oysa beynin güçsüz, ince tellerden
oluştuğunu belirtmişti.
İnsanlığın neden olduğu kötülüğün kökü, insanın hayvan doğası değil, bölgesel saldırganlık ya da doğuştan bencillik değil, benlik saygısı kazanma, ölüm oranımızı inkar etme ve kahramanca bir öz imge elde etme ihtiyacımız. En iyiye olan arzumuz en kötünün sebebidir.
İnsan beynini baştan sona basit bir dille anlatıyor. Her kesimden insana hitap eden bir kitap. Her bölümde farklı bir veya birden fazla insanın hastalık öyküsünden yola çıkarak beynin her bölümünü ve işlevlerini anlatıyor. Daha önce hiç duymadığım hastalıklar hakkında hikayeler okumak beni heyecanlandırdı. Kitabın akıcı bir anlatımı var, yazar çok iyi bir kurgu yapmış. Konular arasında geçişleri çok güzel yapmış konuları birbirinden koparmamış birbirinden bağımsız hale getirmemiş. Beyin ve işlevleri hakkında bilgi sahibi olmak isteyen herkesin okuması gereken bir başlangıç kitabı olabilir.
Yazar insan beynini tarif ederken herkesin anlayacağı bir dil kullanmış. Tarih öncesi boyunca çok iyi gözlem yapılıp rapor edilmiş bilgilerden faydalanıp bir kitapta özetlemiş...
Okunmaya değer...
Casus ve Hain'in hemen peşine basıp zikrettiğim kitaptan aldığım müthiş lezzetin üzerine lezzet kattığı Sam Keane kitabı, geçen yüzyılın ilk yarısındaki nükleer silahlanma yarışını ve en nihayetinde bir atom silahı yapıp yazarın da deyişiyle atomla beraber dünyayı da parçalama girişimlerini, müttefik kuvvetlerin kurduğu bir casus ağı üzerinden anlatıyor. İkinci Savaş esnasında hız kazanan nükleer silahı kullanılabilir şekilde icat etme ve bir savaş sonlandırıcı fatih güç aracı olarak kullanma yarışında hem Alman fizikçilerinin hem Batılı fizikçilerin ve hem de fizikten hiç anlamayan ama bir şekilde Mihver'in bu silahı yapmamasını sağlamak için hayatını ortaya koyan sıradan ve sıradışı askerlerin macerası bu. İlk 100 sayfadaki fizik anlatımları meseleye uzak olan okurlar için Çince etkisi yapsa da bu bölüm geçtikten sonra serüven başlıyor ve harika bir okuma tecrübesine yer açılıyor.
Not: Bu arada bu kitap öykü kitabı ya da kurgu bir kitap değil. 1000Kitap'ın şaşkın editörünü kategoriyi düzeltmesi için uyardım ama uykusuna devam etti sanırım. Hala uyumakta :)