Gülümseme eylemi bile mutluluk
veren hormonların artmasına yol
açarak bizi neşelendirir.
( Beyin gülümsemeyi iyi vakit geçirmeyle
ilişkilendirir , yani gülümseme devreleri
aydınlandığında, keyif devreleri de
sıklıkla aydınlanır.
Somurtma ve kendini kötü hissetmede de
benzer şekilde çalışır.
Öte yandan insanların yüz ifadelerini
engellemek , örneğin botoksla yüz
kaslarını felç etmek , öfke gibi
duyguları bastırabilir.)
İnsanlar bilinen tarihin büyük bir bölümünde zihni ve ona bağlı olarak
ruhu beynin değil kalbin içine
yerleştirdiler.
Mısırlı rahipler ölümden sonraki
hayat için ölüye mumyalama işlemi
yaparken kalbi tek parça hâlinde çıkarıp
ayin kavanozunda saklardı.
Buna karşılık beyin , burun deliklerinden
sokulan demir kancalarla kazılır ,
hayvanların önüne atılır, boş kafatası
talaş ve reçineyle doldurulurdu.
Birçok yunan düşünür kalbi bedenin
özü olarak yüceltiyordu.
Aristoteles kalbin mesajları çevreye
gönderecek kalın damarları olduğunu
, oysa beynin güçsüz, ince tellerden
oluştuğunu belirtmişti.
Biliminsanları sıklıkla insan beyninin
şimdiye kadar yapılmış en karmaşık
makine olduğunu söyler.
Yüz milyar kadar nöron içerir ve
ortalama bir aksonun ucu binlerce
komşusuna bağlayarak ,
veri analizi için sayısız bağlantı
üretir.
Her beynin ve zihnin kendine özgü
bir coğrafyası vardı.
Üstelik beynindeki bölgeler kıta
levhaları gibi kaydığından beynin
coğrafyasın da zamanla değişir.
...Boksörler , Amerikan futbolunda oyun
kurucular ve buz hokeyi oyuncuları ,
kan yoksa, sıkıntı yok , teorisine
dayanarak darbeleri önemsemezler.
Ancak her darbe beyni bir anlamda
yumuşatır ve sarsıntı geçirme ihtimalini
yükseltir.
Birden çok darbenin sonucunda
nöronlar ölmeye başlar ve dokuda
süngerimsi delikler açılır;
bireyler depresyon , kişilik çözülmesi
ve intihara eğilim gibi belirtiler
gösterir.