Nitekim cahillerin pek çoğu vaaz esnasında, bağırıyor, çığlık atıyor ve kendinden geçiyor. el-Acurri sözünün devamında dedi ki: Bütün bunlar şeytandandır. Şeytan onlarla bu şekilde oyun oynar. Bunların hepsi bid'at ve sapıklıktır.
Hiçbir zorunluluk olmaksızın sadece kaba saba elbiseler giymek de böyledir. Bu da nefsi zorlamaktır ve çirkin bir dikbaşlılıktır. Bunda ayrıca bir miktar şöhret maksadı da vardır.
el-Kirmâni der ki: Kim gözlerini haramlardan korur, nefsini şüpheli şeylere karşı firenler, iç dünyasını devamlı olarak murakabe ile imar eder, dışıyla sünnete tâbi olur ve kendisini helal şeyleri yemeye alıştırırsa firaseti açılır.
İslam ümmeti, büyük bid'at sahipleri olan gurupların kafir sayılması hususunda ihtilaf etmiştir. Fakat rivayetler itibariyle kuvvetli görüş bunların kafir sayılmamasıdır.
Ebu'l-Kasım el-Cüneyd (Bağdadi), marifetten söz eden ve "marifetullah"a eren kişiler, iyilik ve Allah'a yakınlık sebebiyle amelleri terk etme makamına kadar ulaşırlar" diyen bir kişi için şöyle der: Bu söz, Allah'tan aldıkları ilhamla kendilerinden amel etme sorumluluğunun düştüğünü iddia edenlerin sözüdür Halbuki onlar da bir gün Allah'a döndürülecekler ve terk ettikleri amellerin hesabını vereceklerdir. Cüneyd devamla şöyle dedi. Bin yıl kalsam yine de bir engelle karşılaşmadıkça amallerden zerre miktarını eksiltmem.
[Kim İslâm'da bir bid'at çıkarır da onu güzel görürse Hz. Muhammed'in (s.a) risâlete ihanet ettiğini iddia etmiş olur. Çünkü Allah Teâlâ: "Bugün size dininizi tamamladım." buyurmaktadır. O halde o gün bir başka din olmamıştır. Bu gün de başka bir din yoktur.]
Sahih rivayetlerle sabit olmuştur ki sahâbe Hz. Peygambere ait eşyalarla teberrûk eder (onları mübarek sayarak onlarla bereketlenir)lerdi.
Buhârî'de Ebu Cuhayfe (ra) dan şu rivayet yer almaktadır. "Öğle vakti Hz. Peygamber bizim yanımıza geldi. Kendisine abdest (alması için) su getirildi. Hz. Peygamber abdest aldı. İnsanlar Rasûlullah'ın abdest suyundan artan kısmı alıp onu üstlerine (başlarına) sürüyorlardı.
Bir şeyin güzel olduğunu veya çirkin olduğunu belirlemek şeriate aittir. Bu konuda aklın bir müdahalesi/yetkisi yoktur. Ehl-i sünnet cemaatinin görüşü budur. Bir şeyin iyi veya kötü oluşunu akıl belirler, (bu konuda şeriate lüzum yoktur) diyenler sadece bid'atçilerdir.
İnsanlar ancak içlerindeki âlim zannettikleri cahiller tarafından helâke sürüklenirler. Hal böyle olunca içtihat şartlarını taşımayan kimsenin içtihat yapması yasaklanmıştır.
Alimler, Batıniye gibi grupların küfrüne hükmetmişlerdir. Çünkü onların mezhepleri, Hz. İsaya hem ilahlık, hem de insanlık izafe eden Hıristiyanların görüşlerine benzer görüşler ileri süren Hulûliye mezhebine dayanır.