Merhum Muhammed Esed'in dediği gibi, hiçbir kitap, - Kitab-ı Mukaddes dahil-insanoğlunun şu tarihi sorusuna Kur'an kadar net ve kapsamlı bir cevap verememektedir.
"Bu dünyada iyi bir hayat yaşamak ve öteki dünyada mutlu olmak için nasıl davranmalıyım?"
İmam Şafi'nin, "Eğer Kur'an nazil olmamış olsaydı da şu küçücük sure inmiş bulunsaydı, insanlığın hidayete ermesi için yeter de artardı" dediği Asr suresi, bu konuda nefis bir örnek teşkil eder.
"Asra tüm zamanlara and olsun ki muhakkak insanlık hüsrandadır. Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır" (Asr 1-3)
.
Sadece, kişisel olarak 'müslüman' olmak ve 'Rabb'e kulluk etmek'le iş bitmiyor; Kur'ân'ı insanlara okuyup öğretmek ve ona tabi olanlarla birlikte yolunu dosdoğru tutmak ve arınmak isteyenlerin günahlardan kurtulmasına vesile olmak da gerekiyor.
.
.
Kur'ân'ı ilk kez eline alıp okumaya başlayan bir araştırmacıya Kur'ân, sistemsiz görünebilir; veya böyle bir okuyucuda Kur'ân'ın birbirine zıt unsurları bir araya getiren bir kitap olduğu intibaı uyanabilir. Ancak, 'bilge kral' Aliye İzzetbegoviç'in şu tespit ve uyarısı, bu konuda kafalarda oluşacak istifhamları ortadan kaldırır: "Kur'ân, edebiyat değil hayattır. Dolayısıyla ona bir düşünce tarzı değil bir yaşama tarzı olarak bakmaya başlanır başlanmaz, güçlük ortadan kalkar ve bu yanlış intibalar da anlamını kaybeder."
.
.
Bu Yüce Kitab'ın biricik gayesi, akıl ve irade sahibi olmalarından dolayı sorumluluk altına giren insanların ve cinlerin "kulluk bilinci"ne ulaşmalarını ve böylece dünya ve ahiret saadetine erişmelerini sağlamaktır.
.
.
Kur'ân, "gayesiz boş bir kelâm" değildir; O, hakk'ı batıl'dan, doğruyu eğriden, iyi kötüden, güzeli çirkinden "ayıran" kriterler ve normlar bütünüdür.
.
.
Kur'ân öylesine mübarek bir kitaptır ki, Hz. Ömer (r.a)'ın dediği gibi, "Allah, kapalı gözleri, sağır kulakları, kilitli kalpleri ancak onunla açar."
.
.
İslâm şairi Mehmet Âkif, Kur'ân'ın sadece lafzına önem verip de O'nun mânâsını anlamaya yanaşmayan geleneksel alışkanlığımıza isyan eder:
"Lâfzı muhkem yalnız, anlaşılan, Kur'ân'ın;
Çünkü kaydında değil hiç birimiz mânânın.
Ya açar Nazm-ı Celil'in, bakarız yaprağına,
Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir hele Kur'ân, bunu hakkıyla bilin!
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için."
.