1969, İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitimlerimi yine İstanbul’da yaptım. İki kez kazanıp okumaya hak kazandığım üniversiteleri farklı sebeplerle yarım bırakmama rağmen, geç de olsa tamamladım. Hatta hızımı alamayıp yine öğrenci oldum. :)
Aktif profesyonel iş hayatımda, başarılı ve yöneticiliğe kadar yükseldiğim bir geçmişe sahip oldum.
Son yıllarda ise en önemli işim, yazmak ve okumak.
Çünkü, yazmak ve okumak özgürlüktür.
Sevgiyle ve sağlıkla kalın.
"Son zamanlarda aklından geçenleri dilediği gibi rahatlıkla söyleyemediğini acıyla fark etti. Zihni tek başına konuşuyordu. Düşünceleri, duyguları öksüz kalmıştı. Robot gibiydi."
Kitabın ismini, kapağını gördüğünde " içinden bir aşk hikayesi çıkacak" demiştim çıktı da :-)
Bir garip Aşk hikâyesi...
Bu güne kadar verdiğiniz sözlerin yaşamınızı nasıl etkilediğini hiç düşündünüz mü?
Peki ya, verdiğiniz sözler de sınır tanımazlardan mısınız?
Şebnem baktığı pencereden İstanbul'un tüm güzelliği ile karşı
SÖZ VER BANA/ SERPİL ÜNAL
️“Bir sevgiyi yaşamak mı yoksa yaşatmak mıydı onu değerli ve vazgeçilmez kılan?”
Kardeşler her zaman birbirini korur, birbirleri için fedakarlık yapar, birbirlerine destek olurlar değil mi? Bu yüzden başımız dara düştüğünde ilk arayacağımız kişi çoğunlukla kardeşimiz olur. Paylaşmak deyince de ilk aklına gelenlerden biridir kardeş. Derdini, sevincini, eşyanı, paranı ve daha bir sürü şeyi paylaşabilirsiniz .
Peki ya aileni, eşini, çocuğunu paylaşır mısınız? Öyle şey mi olur canım, eş tek kişiye özeldir. Heh işte şimdi bunları neden anlattığıma geliyorum. Çiğdem ve Şebnem ikiz ve fiziksel olarak çok benziyorlar. Yalnız kişilikleri çok farklı. Şebnem İtalya ‘da yaşıyor, bekar ve özgürlüğüne düşkün. Çiğdem evli, bir oğlu var. Bakımlı, düzenli ve mutlu bir evliliği var.
Herkes kendi yağınca kavrulup, dururken Çiğdem büyük bir sorunla karşı karşıya geliyor. Hemen Şebnem ‘i arayıp; acil gelmen gerek, sana ihtiyacım var, diyor. Sakın geleceğini kimse bilmesin diye de sıkı sıkı tembih ediyor. Duyduklarına bir anlam veremeyen Şebnem apar topar soluğu İstanbul ‘da alıyor. Çiğdem, kansere yakalandığını ve yaşama şansının olmadığını anlatıyor. Biraya kadar her şey normal. Ama bundan sonrası için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Çünkü Çiğdem kardeşinden bir söz istiyor. Ne mi diyor? Bana ne canım, söylemem. Zaten yeterince konuştum. Şu kadarını söyleyeyim; yok artık, denilecek bir teklif .
Kısaca su gibi akıp giden, merakla okuduğum bir romandı. Gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim. Ayrıca kitap sonunda kanserle ilgi verilen bilgilerde taktire şayan.
"Birinin elini tuttuğunda eğer o da senin elini tutuyorsa düşmezsin, onu da düşürmezsin... Yalnız değilsindir, ona da yalnız olmadığını hissettirirsin.Yolun karşısına geçecekseniz eğer, o senin için sen de onun için doğru zamanı beklersiniz.El ele tutuşmak aynı yolda olduğunuz anlamındadır.Aynı yolda bir olduğunuzu