Büyük sanat eserleri, tıpkı gökyüzündeki ay gibi dünyayı aydınlatmaktadırlar fakat ışıkları kendi ışıkları değil, Mutlak olanın saklı güneşinden aldıkları ışıktır. Modern sanatın pek çok alandaki sınırların nedenlerinden biri de, sanatın görünmeyen kutsal özünün ve kutsal amacı hakkındaki bilginin kaybolmuş olması, yani insanlara gerçek doğaları ve evrendeki yerleri hakkında bir anlayış kazandırmak; onlara tekrar yaşamın değeri, anlamı ve sonsuz olasılıklarını anımsatmayı unutmak olabilir mi?
Tibet dilinde beden kelimesinin karşılığı 'lü'; ardımızda bıraktığımız şey anlamındadır. Ne zaman "lü" kelimesini kullansak, bu bize sadece geçici olarak bu yaşamı ve bu bedeni kullanan yolcular olduğumuzu hatırlatır.
Düşüncelerimizden ve duygularımızdan daha tahmin edilemez ne olabilir: bir dakika sonra ne düşüneceğiniz ya da ne hissedeceğiniz hakkında herhangi bir düşünceniz var mı?
Zihnimiz aslında bir rüya kadar boş, geçici ve süreksiz. Herhangi bir düşünceye şöyle bir bakın: Gelir, bir süre kalır ve gider. Geçmiş geçmişte kalmıştır, gelecek ise henüz yaşanmadı, şu andaki düşüncemiz bile, biz onu deneyimlerken geçmişe ait olur.
Gerçekten sahip olduğumuz tek şey “şimdi”dir.
İyi bir ruh hali içindeyseniz, bedeninizdeki hücreler bile daha sevinçli oluyor; ve zihniniz daha olumsuz bir durumdayken, hücreleriniz ölümcül olabiliyor. Tüm sağlık durumunuzun, zihninizin durumu ve varoluş tarzınızla çok yakından ilgisi vardır.