Yazar Şükrü Uyar'ın " Çıkmazdaki Kadın" kitabını ilk elime aldığımda gerçek, yaşanmış bir hikaye olduğunu biliyordum. Okurken etkileneceğimi düşünerek elime aldım zaten.Fakat bu kadar etkisinde kalacağımı da tahmin etmemiştim. Her yaşanmış hikaye, her acı öykü, kurgudan ibaret olan bir romandan daha çok etkiler, daha çok iz bırakır okuyucu üzerinde. Çıkmazdaki kadın da işte böyle bir roman. Çok tanıdık, çok bildik bir öykü... Çünkü kahramanı içimizden biri. Belki de her gün çevremizde gördüğümüz, yanımızdan geçen belki de yakınımızda oturan biri. Belki de çok sık görüştüğümüz birisi. İşte o kadar tanıdık İkbal'in hikayesi. Okudukça üzülüyor hüzünleniyorsunuz. Artık çıksın bu çıkmazdan istiyorsunuz. Yer yer kızıyorsunuz bile. Ama okudukça İkbal'i seviyor, içinde yaşadığı karmaşayı anlıyorsunuz. Bu yüzden ona kızmaktan vazgeçip üzülmeye başlıyor, sonra da takdir ediyorsunuz.
Şükrü uyar hiç bir şekilde kurgulamamış hikayeyi, kendinden hiç bir şey katmadan olduğu gibi vermiş. İkbal'in alın yazısına yani kaderine bir sözcük dahi ekleyememiş. Çünkü bu kaderin onun yazısı olduğunu, ne kadar kendince bir şeyler katmaya çalışsa da bu yazgıyı değiştiremeyeceğini bildiği için, oldukça akıcı bir dille olduğu gibi yansıtmış bize de. Oldukça güzel dikkat çekici ve etkileyici bir roman. okumanızı tavsiye ederim.
En azindan çıkmazda olan bütün kadınlara belki bir yol gösterir umuduyla..