Daima içinde durmadan salınan gizemli sarkacın oyuncağı olacaktı; korkudan umuda , neşeden melankoliye, şüpheden cürete . Asla ara vermeden. Asla gerçek bir dinlenme , tinsel bir dengelenme olmadan .
Sinema-edebiyat ilişkilerindeki başarılı yapımları, tavsiye film listesi haline getirmek için öncelikle
Edebiyat Atlası ‘ndan bir alıntıyı daha önce paylaşmıştım.(#46533729)
Romanlardan sinemaya aktarılan filmlerde eserin aslına ne kadar sadık kalındığı yoruma açık olmakla birlikte
Dünyada, ülkemizde popüler olmuş ya da çok izlenmiş bazı filmlerin kitap uyarlaması olduğunu bilmeyiz(sonradan öğreniriz). Bu olmasa dahi kitapları aynı popülerliğe ya da okuma oranına ulaşmamıştır. Bazı kitapların henüz çevirisi de yok.
Bazı örnekler:
Dünyanın en büyük yönetmeni, 20. yüzyılın en zeki 5 insanından biri olan Alfred Hitchcock'un filme uyarladığı roman ve öykülerden bizde çıkanları filmlerin kronolojik sıralamasıyla listeledim. Buyurun!
1-
Alfred Hitchock yönetmenliğinde filme uyarlanmış bir kitap. Bir koca, hastalıklı olduğunu düşündüğü karısını takip etmenizi istese, ve bu takip zaman içinde sizi de hastalıklı birine dönüştürse napardınız?
Savaş yılları... Karamsar bir ortam ve kendisini öldüreceği düşünülen Madeleine ile onu takip eden avukatın yükseklik korkusuyla tetiklenen vertigosu, savaşın kaçınılmaz sonu olan "ölümleri" simgeliyor.
Bolca karakter tahlili yapmış yazar; bu tahliller aracılığıyla, iç dünyası sıkıntılı bireyin sıkıntısını bize de aksettirmek istemiş. Yani aslında savaşın karamsarlığını göstermiş.
Avukatın duygu durumları zaman zaman beni bunaltsa da (ben de pesimistim zira) kitaptan keyif aldım, zaten 210 syf. iki günde bitiyor. Okumanızı tavsiye ederim.
Vertigo’nun kelime anlamı baş dönmesi, tıp literatüründe ise “etrafınızdaki cisimlerin hareket ettiği ve dünyanın döndüğü hissini yaratan bir hastalık” olarak geçiyor. Romanın kahramanı olan Flavières da bu dertten muzdarip. Başına ne geldiyse bu “Vertigo” belası yüzünden geliyor. Flavières eski bir polis müfettişi ve bir gün üniversiteden arkadaşı olan Gevigne kendisinden karısı Madeleine’i takip etmesini istiyor. Çünkü Gevigne’ye göre karısının bir takım takıntıları var ve bazı sırları barındırıyor. Olaylar Flavières’in işi kabul etmesiyle başlıyor ve giderek gizemli bir hale dönüşüyor. İlerleyen her sayfada gizem daha da artıyor ve tahmin edemeyeceğiniz bir şekilde son buluyor.
Vertigo, 1958 yılında romanı okuyup çok etkilenen Alfred Hitchcock tarafından da sinemaya aktarılmış. Başrollerini James Stewart ve Kim Novak’ın oynadığı film sinema tarihinde önemli bir yere sahip olmuş ve iki dalda Oscar’a aday gösterilmiş. Kitaba dönecek olursak Vertigo, Fransız polisiye edebiyatının kült isimleri olan Thomas Narejac ve Pierre Boileau tarafından yazılmış. Yazarlar, eserde insan psikolojisini bir psikanalist gibi derinlemesine incelemişler, saplantıya dönüşen bir arzunun insanı nerelere götürdüğünü ustalıkla okuyucuya aktarmışlar. Bu sayede eser polisiye edebiyatında zirve yapmış hatta onun sınırlarını aşıp muhteşem bir edebiyat ziyafetine dönüşmüş. Bana göre sadece polisiye severlerin değil, kaliteli edebiyat seven herkesin okurken keyif alabileceği güzel bir seçenek.
Neyle karşı karşıya olduğunuzu tahmin edemezsiniz.
Öncelikle polisiye bir kitap okuyacağınızı söylemeliyim. Bu yüzden bir yerden itibaren gerilim ve aksiyon dolu sayfalar sizi karşılayacak.
Kitabın başında ortaya çıkan düğümü çözmek gibi bir polisiye değil bu kitap. Esrarlı bir kovalamaca yok burada. Buradaki olay daha çok psikolojik savaş. İnsan hareketlerin izleyip, genel bir seyir içerisinde olduğuna kanaat getirdikten sonra bu seyrin devam edeceği şeklinde bir düşünce ile hamlede bulunmak var kitapta. Tehlikeli bir hamle aslında atılan adım. Çünkü insan, ne kadar tahmin edilebilir bir canlı olsa da işin içerisine duygular girdiğinde her an dönebilen bir varlıktır. Ama bu kitap ince bir işçilikle dokuyor ağlarını.
Tamamı birkaç katakterden oluşan bu polisiyede dağılan rollerin ortaya çıkış zamanları çok iyi. Arada değişiklik olsun diye yardımcı role gereksinim duyuyor yazarlar ama geneli incelendiğinde, kitabın buna ihtiyacı yok kanaatine varabiliriyoruz. Ana karakterlerin şeytani düşünceleri, saflıkla da birleşince müthiş bir gerilim doğmuş.
Dişi Kurtlar adlı kitap ile de yazarlar farklarını ortaya koymuşlardı. Şeytan İşi ise ismini de hak ederek yazılmış soluksuz bir macera.
Şeytan İşiPierre Boileau · E Yayınları · 19832 okunma