Birçok böcek ve eklem bacaklı morötesi ışınları; köpekbal ıkları
ve kuzenleri ise başka bir vücuttaki elektriksel aktiviteyi
duyumsayabilirken, kimi hayvanların da duyuları aracı lığıyla
Dünya'nın manyetik alanını algı layabi ldiği düşünülmektedir.
Çoğu biyolog Dünya üzerindeki organizma çeşitliliğinin, yani canlı türü sayısının dokuz milyon civarında olduğu yanılgısına düşse de, bu sayının tahminen üç ila otuz milyon arasında herhangi bir yere tekabül edebileceği düşünülüyor.
Gebe kalmanın gerçekleşebilmesi için gametlerin aynı zamanda aynı yerde bir araya gelmeleri gerekir. İnsanlar güvenilirliği bilinen bir cinsel birleşme yöntemi olan iç döllenmeden yararlanırlar ki birçok hayvan türü de çok farklı tekniklerle de olsa bu yolu kullanır. Balıklar, kurbağalar ve birçok omurgalı canlı, sperm ve yumurtanın beden dışında bir araya geldiği dış döllenmeden medet umar. Gelişmiş bitkiler gametlerin pasif bir şekilde taşındığı tozlaşma sürecinden faydalanır.
Mendel'in bezelye bitkileriyle özenle gerçekleştirdiği deneyler kalıtım yoluyla edinilen faktörlerin gelişim üzerindeki etkisine dair ilk kavrayışın gelişmesini sağladı.
Mendel'in bezelye bitkileriyle özenle gerçekleştirdiği deneyler kalıtım yoluyla edinilen faktörlerin gelişim üzerindeki etkisine dair ilk kavrayışın gelişmesini sağladı.
DNA'da kodlanan bilginin hücrede nasıl deşifre edildiği ve hücre tarafından yönetildiği tümüyle ancak takip eden onlarca yıl boyunca çözülerek ortaya çıkarılabildi. Hayranlık uyandıran bu mekanizma günümüzde moleküler biyolojide "santral dogma" olarak adlandırılıyor.
Santral dogma DNA'nın sistron adı verilen ve canlı bir hücrede kullanılan belirli bir proteine karşılık gelen kısmını ifade eder. Her sistron tek bir tür proteinin üretilmesi için gereken bilgiyi içerir. Yani "sistron" ve "gen" kalıtım yoluyla edinilen bir birim bilgiye karşılık gelen anlamdaş iki kelimedir.
Dogma aynı zamanda sistrondaki bilginin yalnızca bir yönde ilerlediğini, yani DNA'daki kodun bir protein üretmek için kullanılabileceğini, ancak proteinin yeniden DNA kodu olarak ifade edilmeyeceğini de anlatır
İlk biyologlar yaşamı anlamlı gruplara ayırmaya çalışan kişilerdi. Bu sınıflandırma sürecinin daha bilimsel ismi "taksonomi'dir.
Modern bağlarda taksonomistlerin çalışmaları anatomik ayrıntıları ve sıkıntılı Latince isimler nedeniyle biyoloji bilimlerinin daha az ilgi çekici bir yönü olarak görülüyor. Bugüne kadar taksonomistler bir milyonun üzerinde türü sınıflandırmış bulunuyor ve bunlar en iyi ihtimalle günümüzde gezegenimizde yaşayan canlıların yüzde 10'unu teşkil ediyor. Taksonominin türlerin çizimlerini yaparak onlara muğlak isimler verdiği dönemden bu yana modern taksonomi tanınamayacak ölçüde değişmiş bulunuyor Günümüzde bu alan organizmaların atalarının doğa tarihi boyunca izini sürmenin yanı sıra yaşamı daha da detaylı bölümlere ayırmak için çalışıyor
Dünya'nın atmosferinde bulunan ve havanın yaklaşık yüzde yirmisine karşılık gelen oksijenin neredeyse tamamı fotosentezin ikincil ürünü olarak meydana gelmiştir.
Bilimkurgu yazarlarının hayal ettiğinden farklı olarak suni bir klon, genetiği büyük oranda ebeveyniyle aynı olan ancak katiyen onun bire bir kopyası olmayan bir canlıdır.
Her kanser tek anormal hücreden meydana gelen bir birincil tümörün kontrolsüzce büyümesiyle bağlar. Tümör Hücrelerinde gerçekleşen değişiklikler genetik olarak farklılaşmış yeni tümörlerin vücuda yayıldığı metastaza sebep olabilir.