Tuncer Erdem

Tuncer ErdemGece Kitabı author
Author
7.4/10
63 People
275
Reads
11
Likes
5.1k
Views

Tuncer Erdem Posts

You can find Tuncer Erdem books, Tuncer Erdem quotes and quotes, Tuncer Erdem authors, Tuncer Erdem reviews and reviews on 1000Kitap.
Ancak kaybolduğunu kabullenirsen, aramayı sürdürürsen çıkarsın o çukurdan. Yürümelisin o yüzden. Uzaklaşmalısın buralardan, sonra gene uğramak üzere…. (belki)
Kendinin kayıp olmadığını hissediyorsan bu dünyada, zaten bulacağın bir şey kalmamıştır oğlum. Bir yalan çukuruna batmışsındır garkına varmadan. Kuzeyde bir hayal denizinin ortasına bırakmışsındır çırçıplak bedenini. Kendini emin bir yuvada sanırken… Geçmişi bilmeye ihtiyaç duymadığını, geleceğe emin adımlarla yürüdüğünü düşünürken… Kandırmışsındır kendini bir güzel.
Reklam
Bunca yıl yaşayınca anladım, kaybolmak bizlere mahsus. Bu dünyada kendine bir yol bulamayanlara. Bir yurda tutunamayanlara. Bir dost meclisine giremeyenlere. Ana kucağı tanımayanlara. Dağ bayır, sokak sokak, göğsünü gere gere dolaşamayanlara. Bir kuytuya sığınamayanlara. Yere göğe sığamayanlara. Edinemeyenlere. Sahiplenemeyenlere. Ele geçiremeyenlere… Aslına bakarsan oğlum, kaybolmak iyidir; aramayı gerektirir çünkü. Belki de kendi yolun değil, varış yerin değil, ailen ya da yakınların değildir aradığın. Aramak bir nirengi noktası görme arzusudur sadece. Basit bir çaba. Yalın bir heves. Mütevazı bir gaye…İnsanın asıl ihtiyacı budur belki de. Yalnızca alemdeki yerini sezmene yarayacak sabit bir işarer aranırsın. İçini biraz olsun rahatlatacak bir alamet…Gündelik hayatını sürdürürken sağa sola bakınırsın. Dünyada yorgun düşmüş ayağın, rahat edeceği bir yer bulmak ister, üzerine basacağı bir zemin… Küçücük bir istirahat düzlüğü. Bir soluklanma sofası.
O karanlığın içinde bir yerde, bilincin seyreldiği, hafızanın zayıfladığı, aklın bir çula büründüğü o esrarengiz izbeliklerden birinde, uykunun az ötemde benden gizlendiğini, sinsice beni izlediğini hissediyorum. Karanlığın içinden bakışlarını üzerimde duyuyorum. Çalılar arasına gizlenmiş bir yabandomuzu gibi. Ürkek, vahşi, cüretkar… Gözlerinde kurnaz ışıltılar yanıp sönüyor. O orada, eminim…Elimi uzatıp ona erişmeye çalışıyorum. Gri bir buğu olup yer değiştiriyor. Uzattığım elime ılık nefesini üfleyip ümit veriyor, ama iyice kuytuya çekilip nemli hırıltılarla beni tehdit ediyor.
Dedim ya, tanıyorum ben bu dünyayı…
Ve kendilerini hiçbir şeye karşı koruma ihtiyacı hissetmiyorlardı. Yalancı ışıltılar, aldatıcı karaltılar, hilekar gölgelerden başka…
Reklam
Bilinmezler rahatsız etmesin istiyorum beni. Ama içimdeki o sinsi kıpırtı yok mu! Birbirine sürtünen değirmentaşları, boğazıma kadar gelen acı tozları; ağır ağır dönen, her dönüşünde daha derine inen paslı matkap. Bu sızıdan kurtulmak için gereken tek şey umursamazlık belki. Kendini zamanın akışına, koşulların cereyanına, yeryüzünün dört yelinin ellerine bırakmak. Sana bir şeyler anlatmaya gelmiş bir yaprağı tutmayıp yere düşerken izlemek. Su kıyısında sürüklenen dalları akıntıya koyvermek. Yüzüne vuran rüzgara sırtını dönmemek. Gözünü kamaştıran gün ışığını, tenini pudralayan ay ışıltısını, çakalların gözlerinde yanıp sönen, içini titreten kıvılcımları sönmeye bırakmak.
Boşluk… Korkutucu. Nicedir bana kucak açtığını, beni yere çalmayacağını bilsem de…Önüme dikilen tepe, altımdan kayan sık ağaçlı orman, yamaçtaki mağara içimi ürpertiyor. Her birinin içinden bıçak gagalı, hançer pençeli bir düşman çıkacak, önümü kesecek belki diyorum. Üzerime çullanıp alaşağı edecek beni. Ormankartalının pençesi bağrıma gömülü, karakuşun heybetli kanatları üzerime gölge salmış, kuzgun dik yamaçlarda süzülerek yolumu gözler, kızıl tilki ininin ağzında benden bir ses bekler gibi; korkuyorum… Kursağımda bataklık otları, yeşil bakla, pirinç tanesi dururken daha, sallanırken köy çocukları gıcırtılı salıncaklarda, sümbüller adamakıllı bir sille yemeyi beklerken tundra rüzgarlarından, avcılar uyurken dere ağızlarında, ellerinde sönmüş çıralarla…
Göçerler gibi ölümden korkmuyorum ben. Beni kederlendiren başka bir şey var. Korku değil bu, eminim. Ne olduğunu tam bilemediğim bir şey. Zaman zaman karnımın bir yerlerinde dolaşan belli belirsiz bir sancı. Göğüs kafesimde bir boşluk duygusu. Suların yüzünde, ağaç dallarında, toprağın üzerinde gördüğüm şekillerin hüznü. Havanın değişmesi, yere düşen damlalar, kuruyan yaprakların renkleri…
Kıyıya varıp su içmek için eğildiğimde çehremi gördüm suyun yüzeyinde. İlkin tanıyamadım onu, suyun dibinden gözleri açık bir ölü bana bakıyor sandım. Korkup geri sıçramışım gayri ihtiyari. O da benimle aynı anda sıçrayınca anladım kim olduğunu. Kendi varlığı da korkutabilir demek insanı; kendine yabancıysa…
438 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.