Güzel bir kitap,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Gar SaatiUmran Nazif Yiğiter · Yeditepe Yayınları · 19511 okunma
O gece lodos poyraza çevirdi. Şehire mevsimin ilk karı düştü. Yeşil cubbalı, beyaz yağlı boyalı evin arka odasına yeni kurulan sobanın başında sıralanmış ev halkı, dışarıdaki dünyadan çok uzaklara, bambaşka bir âleme doğru yol almıştı.
Açık konuşmaktan artık korkmamalıyız... Bizler artık şuna kanaat getirmiş bulunuyoruz ki, bir toplumda zararlı dahi olsalar, fikirlerin karınlarda saklanması ifade edilmesinden çok daha fena neticeler doğurabilir.
Hoş kadın kısmı bu... Kıskançlık yapacak başka bir şey bulur ya... Evelsi gün kızdım da, bizimkini kolundan tuttuğum gibi şu bizim sofadaki büyük aynanın karşısına sürükledim. "Bak! dedim... Bu yaştan sonra şu halimle benim suratıma kim bakar?...
Aşağıda baştan başa uzanan ova, güneş kapkara bir bulut altına girince gri bir renk almıştı. Çok ama çok uzaklardan tekerlek sesleri geliyor ve hat boyundaki bir karartının ardından pamuk gibi beyaz dumanlar yükseliyordu.
Bir vakitler düşman sayarak tayyaresiyle beraber düşürdüğü bir adamın kızkardeşini şimdi dünyalar kadar seviyordu. Şu liderler olmasa insanlar pekâlâ birbirlerini sevebilirlerdi. Şu krallar, hükümdarlar yok muydu, sürüleri başıboş bıraksalar kimsenin burnu bile kanamazdı. Lakin böylesi hiç onların işine gelir miydi?
Yollar bomboştu. Şehir bu haliyle beklenmedik bir zamanda çırılçıplak yakalanan bir kadına benziyordu. Az sonra gerinecek, yavaşça kalkacak, şurasını burasını toplayacak ve her günkü şeklini alacak. O alışık olduğumuz, hareketli, canlı ve renkli tavrını.