Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Vefa Taşdelen

Vefa TaşdelenKierkegaard'ta Benlik ve Varoluş yazarı
Yazar
Çevirmen
7.8/10
6 Kişi
25
Okunma
5
Beğeni
1.194
Görüntülenme

Vefa Taşdelen Gönderileri

Vefa Taşdelen kitaplarını, Vefa Taşdelen sözleri ve alıntılarını, Vefa Taşdelen yazarlarını, Vefa Taşdelen yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kierkegaard'ın tüm çabası insanı kendi içinde kendisi ile yüzleştirmek ve ona ben olma sorumluluğunu hatırlatmaktır. Kendi varoluş gerçekliği ile karşılaşmak insana mutluluk vermeyebilir. Kierkegaard'ın insanlara varoluş sorumluluğunu, ben olma ödevini hatırlatmasındaki amacı onları mutlu etmek olduğu kadar varoluş acısı ile tanıştırmak bu şekilde onlara yaşamlarının anlamlı olabileceği duygusunu vermektir.
Kişilik olmak, bir benlik haline gelebilmek, diğer bü­itün sorunlar karşısında bir önceliğe sahiptir. Bu duyarlığın felsefe tarihi içindeki kökeni, Sokrates'e değin geri götürü­ lebilir. Kierkegaard, hemen her fırsatta, 'varoluşun anlamını öne çıkaran bu duyarlığa sahip çıkar ve onu benimser. Ona göre, temel hakikat varoluşla ilgilidi
Reklam
O, insan doğasını bozmaz, insan gerçekliğini incitmez. Ona göre, spekülatif düşüncenin dikkate almadığı şey budur. Şöyle der: "Ben, Johannes Climacus, bir insandan ne daha fazla, ne de daha eksik bir varlığım. Kendisiyle konuşma onuruna erdiğim ki­ şiyi de bir insan olarak görüyorum. Şayet o, saf bir spekülatif düşünce olmak isterse, onunla konuşmayı bırakırım; çünkü o anda bana ve insanın zayıf ve ölümlü bakışına görünmez olur" ( CUP I, 109).
Varoluş, mümkün olandan, olası olandan gerçeğe dönüşmedir, bir ben olma imkanıdır ama aynı zamanda ben­ liksizleşme olasılığıdır da. Birey, kim olduğuna ve kim olmak istediğine kendisi karar verecektir. Kendisine çıkan bütün yollar, yine kendi içindedir. İsterse, bir ben olmayı seçebilir, isterse yaşamı boyunca ben olma sorumluluğunu erteleyebilir. Bu anlamda, ben olma, bir meyvenin olgunlaşması gibi do­ ğal bir süreç izlemez. Ben olma süreci, zorunluluğun değil, özgürlüğün açılımıdır. Aksi halde, ben olma diye bir sorun olmazdı. Bireyin kendi kararı, kendi tercihi ve özgür seçimle­ ri bu sürecin şekillenmesinde etkilidir. Kierkegaard için birey oluşan, değişen, seçen, karar veren, kaygı duyan ve eyleyen bir varlıktır. Varoluş bireyin bir ben olma olanağıdır. Bir başka deyişle, varoluş ben olma veya ben olamama sürecidir; ola­ sılıktan, olanaktan, gizilgüçten gerçeğe dönüşmedir.
Kant nasıl ki bilme­nin, inanmanın, eylemenin ve hoşlanmanın sınırlarını araş­tırmışsa, Kierkegaard da aynı eleştiri biçimiyle varoluş alan­ larının ve imkanlarının eleştirisini yapmıştı
Özgürlük, varoluş alanlarını ta­ nımlayan mantığın en temel ögesidir. "Kierkegaard'a göre, her varoluş basamağı yalnızca olanaklıdır; onlar bireyin seçimiyle aktif hale gelirler
Reklam
Kierkegaard, Felsefi Fragmanlar' da "tüm varoluş bir acı çekmedir" der (PF, 74). Bilim Dışı Eklenti' de de bu konuya değinir: "Varoluşsal tutkunun (pathos) temel ifadesi ıstıraptır. Acı, varoluşsal gerçekliktir ve varoluşsal gerçekliği oluşturur" (CUP I, 443
Kişi kendisini, kendi özgürlüğünü tecrübe edene değin bil­ mez; seçme özgürlüğü, kişinin kim olacağına karar vermesi­ dir. O, yalnız kendisini seçerek yaşamı gerçekten kavrayabilir" (Clark, 178). Yargıç Wilhelm, "kişinin kendisini bilmesi" ye­ rine "kendisini seçmesi"ni önerir. Böylece, Sokrates'in "kendi­ ni bil" sözü, Yargıç'ın ifadesinde "kendini seç"e dönüşür (EO, 549). Bu buyruk aynı zamanda, etik alanın temel felsefesini de ortaya koyar: "Kendimi yaratamam ama seçebilirim" (EO,
Bu nedenle Kierkegaard, sevmeyi ve sevilme­ yi "en yüksek iyi" olarak görür. Bu en yüksek iyi kendisini merhamet, şefkat, dostluk, dayanışma, paylaşma, cömertlik, güven duyma ve ümit etme olarak açığa vurur. Bu erdemler, sevginin etik içerimli ürünleridir. Bu nedenle en yüksek iyi ve en büyük kutsallık, gerçekten sevmek ve gerçekten sevilmek­ tir. Sevgisini koruyan ve sürdüren kişi, en yüksek iyiye ve en büyük kutsallığa da erişmiş olur (WL, 107, 239).
İnsan birçok karmaşık duyguyu aynı anda yaşayabi­lir, görünüş ve gerçek arasında karşıtlıklar oluşabilir. İnsanın kendisinin bile kendi durumunu anlamakta aciz kaldığı anlar olabilir. Bir "sır" olarak nitelenen insan yaşamı içinde mut­ lak sınırlar çizmek gerçekle bağdaşmaz. Bu, Kierkegaard'un çizdiği varoluş resmine de aykırıdır. "Kierkegaard kabul eder ki yaşam, felsefenin düşünebildiğinden ve düşünebileceğin­ den daha karmaşık ve daha değişkendir. İnsan, bütün aşama­ ları bir bir yaşamak ve geçmek zorunda değildir; onlar ger­ çek yaşamda birbirlerinden kesin çizgilerle ayrılmazlar.
Reklam
Kierkegaard'un içe dönük, kapalı ve toplumdan kopuk kişiliği, kendi yaşam öyküsünü de gizemli hale getirir. Onun karmaşık ruh haline, yaşadığı hayatın gizlerine çoğu kez be­ timlediği kişiliklerin özelliklerinden ve günlüklerinden hare­ ketle ulaşmaya çabalarız, bu kahramanlarla onun yaşam öykü­ sü arasında benzerlikler kurmaya çalışırız. Ne var ki o, yine de kapalı ve gizli biri olarak kalır, sanki bir yaşam öyküsü yoktur, ya da bütün yazdıklarıdır. Belki de hiçbir zaman gizleyecek bir yaşam öyküsü olmadı. Belki de bir öykü oluşturacak kadar et­ kin olamadı. Biyograf i sinde öne çıkan pek az olay vardır. Bitip tükenmek bilmeyen bir enerji ile çalışmış, bunun sonunda bir yılda üç kitap yayımladığı olmuştur. Tüm yaşamını, yazma ve üretme yolunda harcadığını söylemek yanlış olmaz. Yazmanın ve üretmenin dışında bir uğraşısı olmamıştır.
Varolmak, bilmekten farklı bir şeydir. Varoluş bir bilgi, bir düşünce değildir. Bilgi ve düşünce varoluşu kuşatmaz, ku­ şatamaz. Kuşattığı sanılan noktada, farklı bir yerden uç verir. "Zor bir kategori" dir varoluş. Kendisini düşündürtmeyen do­ğası, düşünülmeye kalkışıldığında kendisini ortadan kaldırır
Varoluşa ilişkin söylenen sözler, varoluşa değil varoluş düşüncesine aittir. Bu durum, Kierkegaard'un spekülatif felsefeye yönelttiği eleştiri­ lerden biridir. Bu konuda üzerinde durduğu en önemli sorun, spekülatif düşüncenin, varoluşu hiçbir zaman kavrayamaya­ cağıdır.
Kierkegaard, tanımlamayı kendi çağının bir eğilimi, hatta hastalığı olarak görür ve bu eğilim karşısında kendi tutumunu, "varoluşsal durumlar, tanımlardan kaçınma konusunda her zaman büyük bir özen ister" diye dile getirir (CA, 147).
Gerçekten de Kierkegaard'un varoluş sorununa yaklaşımı varoluşun ne olduğu bağlamında ortaya çıkmaz. O, daha çok bir birey olarak kendi varoluşunu nasıl anlamlı kıla­ bileceği sorunu ile ilgilenir
198 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.