Behlül Dîvâne bir gün Hârun Reşid'in dîvânına gelir. Bakar ki Hârun tahtında yok. Hemen Hârun'un yerine geçip pâdişâh gibi oturur. O anda hâcibler gelip Behlül'ü Halife'nin yerinde görürler:
"Bre edepsiz deli!" diye bir iki vururlar. Behlül hemen çağlamaya ve gözyaşı döküp ağlamağa başlar. Tam o esnada Hârun çıka gelir. Behlül'ü ağlar bulur ve okşayarak yanına alır:
"Niçin ağlıyorsun?" diyerek hâlini hatırını sorar ve yanındaki hâciblere:
"Buna n'oldu?" der.
Hâcibler:
"Ey mü'minlerin emîri, onu sizin yerinize geçmiş oturur gördük. Edeblenmesi için öfkelenip bir iki vurduk. Ondan ötürü ağlar." derler
Behlül ileri atılır:
"Hayır, ben onların döğmelerine ağlamam. Senin için ağlarım ve sana acıyıp ciğerimi dağlarım. Çünkü ben ömrümde bir kez bu makama oturduğum için bu kadar dayak yedim. Sen ki, her gün oturuyorsun acaba ne kadar dayak gerekecek?" der.
Ayağ altında mûr oldu çü yarın
Bu gün olmak ne assı dehre Timûr
[Yarın karıncanın ayağı altında kalacak olduktan sonra bu gün dünyaya Timur olsan ne fayda var?]
"Bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor!"
Kitapta Mehmet ve Kevser'in iman dolu yürekleri ve aşkları ile başlıyor. Sene 1915 herkes cepheye gidiyor. Mehmet'te öyle ve Kevser'in kardeşi Gönül'ün zevcesi Murat. Enişte ve kayınbirader Çanakkale topraklarında. Kitabın çoğunu tarih sayfalarından okuduklarımız oluşturuyor. Ne zaman bir Çanakkale kitabı okusam yine o yerlere giderim. Okumamız gerekiyor ecdadı unutmamak için okumamız. Yerimizde saymamak için okumamız gerekiyor. Herkese keyifli okumalar dilerim sağlıkla kalın.
Bir Hilal UğrunaYaşar Çalışkan · Kültür Yayınları · 20153 okunma