İran kökenli İngiliz yazar Yasmin Crowther, bağnazlığın insana neler yaptırabildiğinin altını çizen “Safran Mutfağında Aşk” kitabında, kadınlar adına karar verme yetkisine sahip olduklarını zannedenlerin insafsızlığının ulaşabildiği boyutu gösteriyor. Ne kadar engellenmeye çalışılırsa çalışılsın, bugün ya da yarın olması gereken bir şekilde oluyor oysa. Güç, hiçbirimizin elinde değil. Sadece bazen kimilerine güç tattırılıyor ve o güçle neler yapacakları izleniyor. Birileri, o güç verilenle sınanırken birileri de o gücün kendisiyle sınanıyor. “Kimse kimsenin sahibi değil” demekten ben yorgun düştüm, aksini ısrarla iddia edenler zürkanlar arasına karışacakları endişesine bile kapılmadan ilerlediler/ilerliyorlar. Eserin orijinal adı “The Saffron Kitchen” iken neden “Safran Mutfağında Aşk” gibi ana temayla ilgisi olmayan bir başlık seçildiğini, sorunun cevabını çok iyi bilmeme rağmen, yine sormadan geçemedim. İşte kitaptan bir alıntı:
Safran Mutfağında Aşk “Keşfetmeye son vermeyeceğiz
Ve tüm keşiflerimizin sonu
Başladığımız yere gelmek
Ve o yeri ilk kez görmek olacak” (s.197)
İranlı bir kadının iki dünya, iki kimlik ve iki kültür arasında kaldığında ne yaşayacağını merak eder misiniz? Yaşanılan karmaşayı hayal edebilir misiniz? Yazar Yasmin Crowther, İranlı bir anne ve İngiliz bir babanın kızı. Kim bilir belki kendi hayatından esinlendiği yerler vardır.