Zekeriya Işık

Devlet ve Tarikat yazarı
Yazar
Editör
9.7/10
3 Kişi
9
Okunma
0
Beğeni
900
Görüntülenme

Öne Çıkan Zekeriya Işık Gönderileri

Öne Çıkan Zekeriya Işık kitaplarını, öne çıkan Zekeriya Işık sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Zekeriya Işık yazarlarını, öne çıkan Zekeriya Işık yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Şeyhin her iki durumda da ciddi bir şekilde merkezin güdümüne girileceği, dönemin siyasi, askeri, sosyal ve kültürel politikalarının tarikatları da yönlendiriceği ve kadim tasavvufi derinlikten uzaklaşılacağını düşündüğü açıkça anlaşılmaktadır. Zira o isminin sultan Süleyman’a söylenmesini istemediği gibi ondan gelebilecek zengin hediyeleri ve vakıfları da peşinen reddetmiştir. Hatta Şeyh ağır bir benzetme yaparak domuz eti yemekle tekkeleri vakıflaştırmayı aynı kefeye koymuştur.
Nitekim kıyametçi, “Mehdici-Mesiyanik” hareketler, doğası gereği daha çok kaotik ortamlarda siyasi, askeri, sosyal, ekonomik buhranlar döneminde ortaya çıkmıştır.
Reklam
Tanrı'nın özünden bir parça olan ruhun bu beden ve tüm dünya hapishanesinden kurtularak engin berzahlara açılarak özüne dönmek için can attığı deruni bir anlayış ile hareket eden sufilerin zahiri düşünceden, anlayış ve yaşam biçimlerine ters düşüne hal tutumları hiçbir zaman anlaşılamayacaktır.
Devletin özellikle güçsüzleştiği son dönemlerde  şeyhlerin devlet yararına taşradaki problemlerde görev almalarının arttığı anlaşılmaktadır. Özellikle doğu Anadolu’da aşiretler ile problemler yaşayan devletin sık sık bölgede hatırı sayılır bir nüfuzu olan Nakşibendi şeyhlerine müracaat ettiği görülmektedir. Nitekim bir hadiseye göre Kürtler ve aşiretleri ndini vaazlar ile hükümetimize bağlılıklarını teyit etmek ve gayri müslim unsurlarla iyi geçinmelerini sağlamak için Nakşibendi Tarikatı şeyhinden Hacı Yusuf efendinin Hınıs ve Pasinler havalisine gönderilmesi hakkında bilgiler verilmektedir.
“Devlet adamlarına hizmetçilik eden birine onlardan uzaklaş, deyince adam, Ama aileme ne olacak?“ der. Süfyan “bakın hele şuna ne diyor? Kendisine asiyken sana rızkı veren Allah itaatkar olduğunda vermez mi hiç?“ diye karşılık vermiştir. Açıkça görüldüğü üzere tasavvuf ehlinin devlet kapısında olması Allaha isyan ve nasibin azalması olarak nitelendirilmiştir.
Nitekim bu büyük sempatizan, Muhip, derviş ve mürid taifeleri tarikatın o bölgede oluşturdukları bu güçten sonuna kadar yararlanmakta bu durum tarikata olan teveccühü daha da arttırmakta ve nihayet tarikat zaman zaman “devlet içersinde devlet” görüntüsü kazanacak kadar “güç eşiğine” ulaşabilmektedir.
Reklam
 Yani Şehyler devlet tarafında iken her an yerel güçlerin safına geçebilmektedirler bu onların her şeye rağmen korumaya çalıştıkları özerklik ile uzlaşma ve anlaşma konusundaki seküler becerilerinin de bir tezahürüdür.
16. yüzyıl başlarında Safevi gailesi sırasında Anadolu’daki kızılbaş toplulukların İrana sempati beslemelerini ve olası işbirliklerini önlemek isteyen devletin, Bektaşi ve Halveti tarikatlarını işe koşması devletleşme dönemindeki en önemli devlet tarikat dayanışmalarından birisidir.
Osmanlı İmparatorluğunda devlet en az din (İslam) kadar bir inanç konusu olup kutsal olarak kabul edilmiş. Dolayısıyla bu dönemde sıklıkla görülecek olan zındık,mülhid gibi dini kıstaslarla izah edilen suçlar ile devlete karşı işlenen suçlar özdeşleştirilmiştir. İslam’a saldırmakla sultana, devlete saldırmak aynılaşmış bu nedenle de aynı şiddetle kovuştuşturulmuş ve cezalandırılmıştır.
Otman Baba ise sultanın kendisine gönderdiği florileri çok daha ağır bir teşbihle daha kötü şeylere benzetmiş, bu tür sultan ve devlet yardımlarını velayetin önünde engel olarak görmüştür. Yani irfan dileğiyle “Devlet yardımı ve vakıf malı varsa velayet yoktur.” demeye getirilmiştir. Bali Efendiye göre de “emir ve vezirlerin eteğini tutunmak pisliğe bulaşmaktır. “Bir dervişin emir kapısında bulunması ne kadarda çirkin bir şeydir”.
33 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.