Zekeriya Sertel sözleri ve alıntılarını, Zekeriya Sertel kitap alıntılarını, Zekeriya Sertel en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Günlerden bir gün, Selanik'te hukukta okurken evinde kaldığım pansiyon sahibi kadın geldi. Hoşbeşten sonra evlenip evlenmediğimi sordu. İhtiyar kadınların önüne geçilmez merakıdır bu. Gençleri evlendirmek isterler. Sanki kendileri evlilik hayatında mutlu olmuşlar gibi, başkalarının da başını yakmaktan zevk alırlar.
Nâzım, bu çirkin saldırılar karşısında bir süre sustu, hücumlara önem vermedi. Fakat burjuva şairleri iyice azıtınca, Nâzım da karşı taarruza geçti. Önce Ahmet Haşim'i ele aldı. "İki Serseri Var" başlıklı şiiri ile ona ilk hücumu yaptı. Nâzım, bu şiirinde Ahmet Haşim'i teşhir ediyor, yabancı sermayeye aracılık, sırmalı yakalılara uşaklık ettiğini anlatıyor ve bu burjuva şairini yerden yere vuruyordu. Bu şiir, Nâzım'ın hiciv alanında ilk denemesiydi. Fakat o kadar kuvvetli bir şiirdi ki, düşmanları bile şaşırdılar. Amansız bir hasımla karşı karşıya olduklarını anladılar,
Nazım'ın ikinci hedefi, o vaktin Türk Ocakları Başkanı Hamdullah Suphi oldu. Sahte milliyetçi Hamdullah Suphi'yi Nâzım, beli sıkılınca ellerini çırpan bir soytarıya benzetiyordu. Nazım, Hamdullah Suphi'nin bütün kişiliğini kalın çizgilerle ortaya koymuştu. Nazım, bundan sonra da Türkiye'nin ünlü edebiyatçısı Yakup Kadri'ye çattı.
Nazım, Türk şiirine iki yenilik birden getirdi. Biçimde serbest nazmı, özde ise devrimciliği Türk şiirine getiren O'dur. O vakte kadar şairler aruz ve hece vezinlerini kullanırlardı. Aruz sönmeye, hece vezni yayılmaya başlamıştı. Fakat Türk şiirine serbest nazim girmemişti. Özdeki değişiklik ise, çok daha önemliydi. Edebiyatımızda o güne kadar Nazım gibi bir şaire rastlanmış değildi. Namık Kemaller ve Tevfik Fikretler şiirde daha çok halkın isyanını dile getirmişlerdi. Ama bunlar «devrimci» sayılamazlardı. Şiirde gerçek devrimcilik, Nâzım'ın eseridir. O, sanat için sanat yapmıyor, sanatını devrimci amacı için kullanıyordu. İdeolojisini halka yaymak ve bunda şiirden yararlanmak onun en büyük hedefiydi. Nazım'ın devrimci şiirleri yanında lirik ve romantik olanları da yok değildi. O, şiirin her biçimini denemekten zevk alıyordu. Onun için Nâzım, halk ağzını da denemişti, tekke ağzını da. Son zamanlarda sürrealist şiirler bile yazdığı olmuştu. Biçim, Nâzım için daima ikinci derecede bir mesele olarak kalmıştır. O, asıl özde devrimci olmaya önem veriyordu.
Bir tanem!
Son mektubunda:
«Başım sızlıyor
yüreğim sersem!»
diyorsun.
<<Seni asarlarsa
seni kaybedersem;>>
diyorsun;
yaşıyamam!>
Yaşarsın karıcığım
kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda; yaşarsın, kalbimin kızıl saçlı bacısı
en fazla bir yıl sürer
yirminci asırlılarda
ölüm acısı Ölüm
bir ipte sallanan bir ölü.
Bu ölüme bir türlü
razı olmuyor gönlüm.
Fakat
emin ol ki sevgili;
zavallı bir çingenenin
kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen eli
geçirecekse eğer
ipi boğazıma,
mavi gözlerimde korkuyu görmek için
boşuna bakacaklar
Nâzıma!
İttihat ve Terakki'nin ideolojisine bilimsel yoldan ilk biçim vermeye çalışan Ziya Gökalp olmuştur.
Ziya Gökalp sade, sessiz, son derece alçak gönüllü bir adamdı. Toplantılarda sıkılgan ve çekingen bir hali vardı. Başını bir yana eğer, ellerini göbeğinin altında bağlar, gözlerini yere dikerek saatlerce sessiz otururdu. Dinleyip dinlemediğini anlamak güçtü. Sonuna kadar söze karışmaz, kendisini unuttururdu. Fakat bir kez de konuşmaya başladı mı, durmadan anlatırdı. Hazır bulunanlar derhal seslerini keser, dikkatle ve hayranlıkla onu dinlerdi. O zamana kadar hiç birimizin aklına gelmeyen şeyler söylüyor, yeni fikirler ortaya atıyor ve bütün söylediklerini bilimsel esaslara dayandırıyordu. Hatip değildi. İyi konuşamazdı. Fakat dinleyenleri hayretten hayrete düşürmekten de geri kalmazdı. Merasimden kaçar, teklif tekellüfe önem vermezdi. Yaşayışı da son derece basitti. Paraya, eğlenceye, lükse değer vermezdi.
O vakit Türk Ocağında tanıdığım insanlar içinde en sevimli olanı Halide Edip'ti. Edebiyatta, özellikle romancılıkta büyük bir ün kazanmıştı. Vakur, kibar, idealist bir kadındı. Bir misyoner gibi siyahlar giyinir, içimizde bir peri gibi dolaşırdı. İyi bir hatipti. Konuştuğu zaman dinleyicileri büyüler, onları fikirlerinin ardı sıra sürüklerdi. O da Türkçülük akımına katılmıştı, hatta bir ara Turancılığa kadar gitmiş ve «Turan» adında bir de roman yazmıştı. Fakat gerçekte Halide Edip hiç bir zaman Turancı olmamıştır.
Bunun dışında Nâzım o vaktin gençleri üzerinde çok olumlu ve derin etkiler uyandırıyordu. Nâzım çalışkan bir adamdı. Çalışkanlığı ve muntazam yaşayışı ile gençlere iyi örnek oluyordu. Nâzım içki içmez, kumar oynamaz, serserilerden hoşlanmazdı. Ona göre bir Marksist şair, eski kuşakların bohem hayatından uzakta kalmalıydı. Onu bir gün olsun sarhoş, ya da meyhanede gören olmamıştır. Bütün ömrü boyunca kimseye muhtaç olmadan yaşamak onun en büyük zevkiydi.
Bana öyle geliyor ki, bir tek insana, yüz
milyonlarla insana, tek ağaca, bütün ormana, birtek düşünceye, fikre, birçok düşünceye ve fikre aşık olmadan yaşamak, yaşamak değil.