Anamın benzi mehtap mehtap Şekli var hazzı yok Anamın gözü kitap kitap Zeyli var yazı yok Anamın gözü hitap hitap Dili var ağzı yok Anamın özü bitap bitap Eli var nabzı yok -Ömer Lütfi Mete
574 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 19 days
Gecenin Sonuna Yolculuk ; beni, sisli bir havada bulanık bir denizde kötü kokular eşliğinde yıkık dökük eski bir gemide ağır ağır yolculuk yapıyormuş ama bir şekilde uzaklaşabiliyor olduğu için huzurluymuş gibi hissettirdi. Karanlık durumları mizahi bir havada okuyacağımı beklerken, fazlaca keskin bir eleştiri ve sert diliyle karanlığın dibini gördüm. Birinci dünya savaşı zamanı Fransa ve Almanya'sı insanlıktan çıkmışcasına savaşırken, savaşı son derece anlamsız ve boş bulan, savaştan tiksinip kaçmak isteyen ama savaşın içinde olan karakterimiz bu durumundan ötürü psikopatolojik bir durumda degerlendirilip akıl hastanesine bile yatırılıyor. Herkes bütün bu saçmalığa fazlaca anlam yüklerken karakterimizin umrunda bile degil ve aşırı farkında insanlığın son derece sapıtmış olduğunun. Hep bir şeylerden kaçıyor, her durumda huzursuz ve tereddütsüz rahatsızlık mı duymaya başladı bir çırpıda yakıyor tüm sahip olduklarını, hayatın akışına kaptırmış kendini,bir hayat onu yönlendiriyor bir o hayatı. Savrulmak belki de bu. Yine de kabullenmiş. Hastalıklı topluma uyum da sağlamış ama bunun bir sağlık göstergesi olmadığının da ayrımına varabiliyor. Yazı dili konuşma dili gibi olduğu için "Gecenin Sonuna Yolculuk" dikkat çekmiş bir kitap, yeraltı edebiyatı olarak degerlendirilebilir. İnanılmaz severek okuduğum bir kitap oldu. Bosvermişlik, umursamazlık, her şeye rağmen çaba ve kolayca vazgeçilebilirlik. Müthiş huzurlu hissettiren huzursuzluk durumları.
Gecenin Sonuna Yolculuk
Gecenin Sonuna YolculukLouis Ferdinand Celine · Yapı Kredi Yayınları · 20224,080 okunma
Reklam
·
Not rated
Bütün robotlar kötü değildir!
Isaac Asimov’un okuduğum ilk kitabı “Ben, Robot”. Bu benim ayıbım tabi. Bilimkurgu romanları çok sevmeme rağmen Asimov’a yolumun düşmemesinin açıklanır bir tarafı yok. Ama zararın neresinden dönülürse kardır, düşüncesiyle bu kitap elime geçer geçmez okumaya başladım. Kitap beklediğim gibi, Asimov’un ününe yakışır bir kalitedeydi. (Burada ün
Ben Robot
Ben RobotIsaac Asimov · İthaki Yayınları · 20227.3k okunma
112 syf.
·
Not rated
Putların Alacakaranlığı, Friedrich Nietzsche’nin (1844-1900) hayatının son iki yılında yazdığı altı eserden biridir. Nietzsche, bir diğer kitabı ‘İyinin ve Kötünün Ötesinde’ de şöyle der: “Filozoflar özellikle anlaşılmamak için uzun uzun konuşur ve lafı dolandırırlar. Filozofların en büyük korkusu anlaşılmamak değil, anlaşılmaktır.” Tam da bu
Putların Alacakaranlığı
Putların AlacakaranlığıFriedrich Nietzsche · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20216.2k okunma
O halde, yalnız bir seçenek kalıyor; Konuşma dilini yazarak yazı dili haline getirmek! Zaten halk yazarları bu işi eskiden beri yapıyorlardı. Osmanlı edebiyatının yanında, halk diliyle yazılmış bir Türk edebiyatı altı, yedi yüzyıldan beri vardı. Demek ki, dil ikiliğini kaldırmak için, yeniden hiçbir şey yapmağa gerek yoktu. Osmanlı dilini hiç yokmuş gibi bir tarafa atarak, halk edebiyatına temel görevi gören Türk dilini olduğu gibi milli dil saymak yeterli idi: işte Türkçüler, dilimizdeki ikiliği kaldırmak için, şu prensibi kabul etmekle yetindiler: İstanbul halkının ve özellikle İstanbul hanımlarının konuştukları dili yazmak. Böylelikle yazılacak olan İstanbul' konuşma diline yeni dil sonra güzel Türkçe, daha sonra Türkçe adları verildi.
Demek ki, İstanbul'da yazı dilinin konuşma dili haline geçmesi mümkün değil, bunun mümkün olmadığı yüzyıllarca uğraşıldığı halde, başarıya ulaşılamamış olmasından da bellidir. Diyelim ki, bir takım zorlayıcı yasalarla İstanbul halkı bu garip yazı diliyle konuşmağa başlamış olsaydı bile, yine bu yazı dili, gerçekten milli dil olamazdı. Çünkü onu, konuşma dili olarak, yalnız İstanbul 'un değil, bütün Türkiye'nin kabul etmesi gerekirdi. Bu kadar büyük bir topluluğa ise zorla, hiçbir şey kabul ettirilemezdi.
Reklam
Ya, yazı dilini aynı zamanda konuşma dili haline getirmek, veya konuşma dilini aynı zamanda yazı dili haline koymak. Bu iki seçenekten birincisi mümkün değildir; çünkü, İstanbul'da yazılan dil, doğal bir dil değil, Esperanto gibi yapay bir dildir. Arapça, acemce ve Türkçe'nin sözlüklerini, gramerlerini, sentakslarını birleştirmekle meydana gelen bu Osmanlı Esperantosu nasıl konuşma dili olabilsin? Her anlam için en az üç eş anlamlı kelime, her tamlama için en az üç biçim her edat için en az üç sözcük bulunan bu suni gereksizlikler karışımı nasıl canlı bir dil haline girebilsin?
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.