Yazı dili, gerçekliği betimlemenin en mütevazı yolu olarak kabul görürken zamanla gerçekliği yeniden şekillendirmenin güçlü bir aracına dönüştü. Resmi makamların raporları çıplak gerçeklerle karşılaştığında, kendinden ödün veren taraf genellikle gerçeklik oldu. Vergi kurumları, eğitim sistemleri ya da herhangi bir bürokratik durumla muhatap olmuş herkesin bildiği gibi gerçekler bir şeyi değiştirmez, Belirleyici olan her zaman elinizdeki formlarda yazanlardır.
Bebekliğimden beri, üzüntüsünü çektiğim bir konu var: Dilimiz ve kullandığımız sözcükler. Bugün bile sıkıntım, sürüp gidiyor. Ben ilkokulun birinci sınıfını, Arap alfabesiyle okudum. Eski yazı falan diye, gerçeği çarpıtmayalım, düpedüz Arap alfabesiydi öğretilen. 1928 yılı yazında Latin alfabesine, yazı devrimiyle geçmiştik. Okul kitaplarımızın dili ise, Osmanlıca idi. Osmanlı döneminde gerçek şu idi ki, halkın Türkçesiyle saray dili, birbirine benzemezdi. Arapça ve Acemcenin kıyasıya işgaline uğrayan saray dilini, halk anlamazdı. Edebiyat ve bilim de, saray dilini kullanırdı. Okul kitaplarının da hepsi Osmanlıca yazılmıştı. Dil devrimimizin tarihi, 1935 yılıdır. Bu yıllarda, bütün okul kitaplarının duru Türkçe ile yeniden yayımlanmasına, başlandı. Ancak benim akranlarıma, bu kitaplar, lisede yetişmedi. Biz son olarak 1939 yılında liseyi bitirenler, yeni terimlerle yazılmış kitapları okuyamadık. Hep eski terimleri ve dili öğrendik. Ben çocuk ve genç yaşımızda öğrenmek zorunda kaldığımız işgalli Osmanlıcanın yabancı sözcüklerinden, hâlâ kurtulamadım. Ne yazık ki ben ve akranlarım anadilimizi, iki kez öğrenmek zorunda kalmış bir kuşağız. Dilimizi, bazı övgüye değer sabırlılar hariç, temizleyemedik... Üzgünüm.
Sayfa 15 - Eski Dil KalıntılarıKitabı okudu
Reklam
Konuşma Dili ve Yazı Dili
Konuşulduğu gibi yazılan yazıldığı gibi konuşulan bir doğal dil olamaz. Konuşma dilindeki vurgulama, tonlama, ezgi gibi bir yığın özellik yazı dilinde gösterilmez.
Sayfa 235 - Asos YayınlarıKitabı okuyor
İlk olarak ordunun desteğini alacağından kesinlikle emin olmak zorundaydı. 2 Şubat 1924’te Kâzım Karabekir, İsmet Paşa ile Milli Müdafaa Vekili Kâzım’ın (Özalp), İzmir’deki askeri tatbikatı izlemeye gittiklerini öğrenince şaşkınlığa uğradı. Genelkurmay Başkanı Fevzi de (Çakmak) onlara katılacağından, o da gitmeye karar verdi. Mustafa Kemal
Sayfalar: 467-468-469-470-471-472Kitabı okudu
Dil aracılığıyla dünyayı keşfetmek için, dili uzun zaman dünya olarak kabul etmiştim. Var olmak, Sözün Sonsuz Levhaları'nda belgelenmiş bir ada sahip olmak demekti; yazı yazmak da onların üzerine yeni varlıklar kazımaktı ya da hiç kurtulamadığım bir yanılsamaya göre, varlıkları canlı olarak cümlelerin tuzağıyla yakalamaktı.
Sayfa 150Kitabı okudu
DİN-YOBAZLIK: Atsız ilk olarak 1932 yılında, "Aynı tarihî yanlışlığa düşüyoruz” başlıklı yazıda din konusuna temas eder. Konuya bir tespit ve bir soruyla girer: "Bugün din hayatta birinci safta bir rol oynamıyor. Devlet dini bit kenara atmıştır. Fakat din, halk yığınları üzerindeki büyük nüfuzunu yapmakta devam ediyor. Ve Bolşevik Rusya
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.