Yağmurun eğik çatıyı dövdüğü bir gece yüce bir ruh girdi hayatıma sonsuza dek. O bana insandan ve dünyadan, sevgiden ve bilgelikten, acıdan ve suçtan söz ederken kitabını elimde tutup titredim, asla eskisi gibi olamayacağımı biliyordum. Fyodor Mikhailovich Dostoyevski’ydi adı. Babalar ve oğullar hakkında bu dünyaya gelmiş herkesten daha çok şey biliyordu; ve kardeşler hakkında, rahipler ve düzenbazlar hakkında, suç ve masumiyet hakkında. Dostoyevski değiştirdi beni. Budala, Ecinniler, Karamazov Kardeşler, Kumarbaz. Ters yüz etti beni. Soluk alabildiğimi, görünmez ufukları görebildiğimi keşfettim. Babama karşı duyduğum nefret eridi. Sevdim zavallı, bedbaht şeytanı. Annemi de sevdim, bütün ailemi. Erkek olmanın, San Elmo’dan çıkıp dünyaya atılmanın zamanı gelmişti. Dostoyevski gibi düşünmek, kendimi onun gibi hissetmek istiyordum. Yazmak istiyordum.
Dünya hoştur hoş olmasına, ama siz Allah'ın istediğini en başa koyun, yeter. Ev sahibi olma arzusunu ya da terfi aşkınızı vesaire başa koyarsanız dilediğinize ulaşabilirsiniz, hayat öylece geçer, ama bilin ki bu hayat geçtikten sonra geri dönüşü olmayacak ve ne kadar gözyaşı dökersek dökelim, hayatı yeni baştan yaşama hakkı verilmeyecek. Hiçbir şeyi Allah'tan öne koymayasınız; arzularınızı ancak O tatmin eder.
Sayfa 197Kitabı okudu
Reklam
Hürriyet bizim memleketimizde bir gazete ismidir, bir de Anka kuşudur. Konuşmak korku... Yazmak korku...
Ne yaparsın, yazmak güçsüzlük demiş atalarımız.
Yazmak dediğimiz şey aslında kendin ile seni saran olaylar arasındaki mesafeyi korumaktır. Gerekli olan şey sezgiler değil, cetveldir..
Yazmak iyidir, ama düşünmek daha iyi; akıllılık iyidir, ama sabretmek daha iyi.
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.