Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Modern şehirlerde insanların “konutu” (house) vardır ama “yeri yurdu” (home) yoktur. Güç istemine dayalı ve anlamdan yoksun bir dünyada yersiz yurtsuz zihinler kendilerine tutunacak bir yer ararlar ama artık zemin ayaklarının altından kaymıştır. Nietzsche’nin “Evsiz yurtsuz olmanın keyfini çıkartalım; açık havayı ve aydınlığı avantaja çevirelim.” önerisi de sadra şifa olmaz. Zira insan, tanımı gereği yer yurt sahibi olmayı ve bir yere ait olmayı ister. Bir yere ait olmayanın herkesin mülkü olması kaçınılmazdır. Düşünmek, insanın ait olduğu yeri bulma çabasıdır.
insanın evi, anlaşıldığı yerdir...
"İnsanın evi, anlaşıldığı yerdir." Ne büyük meseledir "anlaşılamamak". Kırgınlıkların büyüğü tam da bu kıyıda birikir. Bir süre sonra insan anlatmaya da küser. Bir nevi yersiz yurtsuz kalmaktır anlaşılamadığını hissettiğin yerde yaşamaya mecbur olmak. Işte tam da böyle bir anda bir kitap pekálá ev olabilir insana.
Reklam
Tek bir insan haksızlığa uğradığında, ilk özgürlük kısıtlandığında, ilk haksız tutuklama kararı çıkartıldığında, ilk masum asker hapse atıldığında, ilk atanamayan öğretmen canına kıydığında, ilk kez bir üniversiteye dışarıdan rektör atandığında, ilk kadın cinayeti cezasız kaldığında, ilk siyahi nefessiz bırakıldığında, ilk köle ticaretinde, ilk mülteci suda boğulup karaya vurduğunda, silah lobileri istediği için ilk savaş başladığında, petrol ve diğer doğal kaynaklarıyla bilinen ülkelere birileri illa ki 'demokrasi götürmek' istiyor diye ilk masum yavru anasız, babasız, yersiz, yurtsuz, vatansız bırakıldığında, ilk işgalde, ilk istilada, ilk darbe, ilk iç savaşta, gıda ve sağlık üzerinden ilk oyun kurulduğunda, biyo-politik savaşlar yüzünden insan sağlığı ilk kez gıda terörü ve ilaç lobisi tarafından tehdit edildiğinde, tohumumuzla, yiyeceğimizle, suyumuzla ilk kez oynandığında ve bu sebeplerle ilk kaybı verdiğimizde biz hepimiz kaybettik demektir.
Sayfa 55 - Destek YayınlarıKitabı okudu
Bilmiyorum nasıl oluyor, ama yersiz yurtsuz ben Bozkırkurdu, küçük burjuva dünyasından nefret eden ben yalnız insan, her vakit gerçek burjuva evlerinde kalıyorum, benim eski bir duygusallığım bu.
Sayfa 44
Knulp
"Düşünmelerin, akıl yürütmelerin hiç değeri yok. Hem insan düşündüğünü yapmıyor ki. Aslında, attığı bütün adımları, içi nasıl isterse öylece, hiç düşünmeden atıveriyor. Fakat dostlukla aşk herhalde yine benim düşündüğüm gibidir. Sonuçta bunlar her insanın kendine göredir, bunlarda bir başkasıyla birlikte olunamaz. Bu, birisi öldüğü zaman da görülür. Ölen için ağlanır, yaslar tutulur, bir gün, bir ay, hatta bir yıl. Ama sonra, ölen ölüp gitmiştir, tabutunda da artık ister kendisi isterse bilinmeyen, yersiz yurtsuz bir esnaf çırağı yatsın, hepsi bir olur."
Sophokles kıssadan hisse çıkarmayı en iyi bilendir ve ifade ettiği şey Aristotelesçi trajedinin özünü gözler önüne serer: Nice şaşılası nesne arasında, Olmaz hiç bir şey cihanda muhteşem insan gibi Mahir aklıyla tuzağa düşürür Vahşi sürüleri, tasasız kuşları, Dipsiz suların cümle mahlukatını. Aygırlara gem vurur , Boğaları zapt eder. Sicim gibi
Reklam
115 syf.
7/10 puan verdi
·
6 saatte okudu
"Kaderin yayı kurulu durur, vakti gelince boşalır."
Ancak hayat dediğin nedir ki? Anlaşılmaz bir sır. Kitabın ismi "
Uzun Hikâye
Uzun Hikâye
" fakat aslında bir oturuşta bitirilecek kısalıkta. Kitabı okurken sanki nostaljik bir Yeşilçam filmi izlediğim hissine kapıldım. Zâten senaryoya uygun olduğu için de filmi de çekilmiş. Hikaye de 1940'lı yıllarda geçiyor. Hikayenin başrolleri Ali ile Münire'nin başından geçenler anlatılıyor. Ali, aileler arası husumet sebebiyle Münire'yi kaçırır. Sonrasında bir tren istasyonunda hayatlarını devam ettirirlerken oradan da ayrılmak durumunda kalırlar ve sonrasında tabiri caizse yersiz yurtsuz bir şekilde oğulları Mustafa ile birlikte oradan oraya sürüklenip dururlar. Bir türlü düzen tutturumazlar. "Geleceğin ne getireceğini kim bilebilir?" Kitapta aslında insan hayatının akan bir nehir de akıntıya kapılıp oraya buraya savrulan bir ağaç dalı misali gibi olduğu - adeta kaderin bir oyuncağı olduğunu - fakat sonunda hep başladığı noktaya geri döndüğünü ve hayata sıfırdan başlaması gerektiği mesajını vermek istemiş. Kısa ve okunabilir bir kitap. "Kurduğumuz düzen hep öyle sürüp gidecek sanırız. Birden ip kopar, ışık söner, her şey darmadağın olur."
Uzun Hikâye
Uzun HikâyeMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 202336,3bin okunma
Ve orada, bir yerde savaş var! İnsanlar ölüyor. Birileri birilerine kızdı, birileri birilerine kafa tutuyor, birilerinin bir takım ideolojileri var ve "öyle düşünüyorlar" diye bir sürü insan ölüyor. Yersiz yurtsuz kalıyor. Değişemiyorum. Uyumlanamıyorum. Acıyor.
yüreğimi bırakıyorum...
Tek bir insan haksızlığa uğradığında , İlk özgürlük kısıtlandığında , İlk haksız tutuklama kararı çıkartıldığında , İlk masum asker hapse atıldığında , İlk atanamayan öğretmen canına kıydığında İlk kez bir üniversiteye dışarıdan rektör atandığında İlk kadın cinayeti cezasız kaldığında İlk siyahi nefessiz bırakıldığında , ilk köle ticaretinde İlk mülteci suda boğulup karaya vurduğunda Silah lobileri istediği için ilk savaş başladığında Petrol ve diğer doğal kaynaklarıyla bilinen ülkelere birileri illa ki "demokrasi götürmek" istiyor diye ilk masum yavru anasız , babasız, yersiz yurtsuz , vatansız bırakıldığında, ilk istilada İlk darbe ilk savaşta gıda ve sağlık üzerinden ilk oyun kurulduğunda Biyo politik savaşlar yüzünden insan sağlığı ilk kez gıda terörü ve ilaç lobisi tarafından tehdit edildiğinde, tohumumuzla , yiyeceğimizle suyumuzla ilk oynandığında ve bu sebeplerle ilk kaybı verdiğimizde biz hepimiz kaybettik demektir. Hemde toptan!
Herkes “yaşam oburu” oldu. Herkes daha çok tüketmek istiyor, tükettikçe var olduğunu, var oldukça daha iyi yaşadığını kanıtlamaya çalışıyor. Mutlu olmaktan daha önemli şey “mutlu olduğunu kanıtlamak” artık! 2H çağı, Haz ve Hız, kimsenin durup denize bakacak vakti yok, kimsenin başkasının mutluluğuna ayıracak vakti yok,
438 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.