Dijital toplulukların, sosyal medya kitlelerinin hangi özelliklerinden yola çıkarak narsisistik kişilik bozukluğu saptamasında bulunuyorsun? Bildiğim kadarıyla, narsisistik kişilik bozukluğunun önemli belirtileri, kendine aşırı değer verme, bunu herkesten bekle­me, her anlamda kıskanç olma, empati zayıflığı, bencillik, kendisine hayran olunmasını beklemek... Tablo biraz tanıdık geldi mi? (gülüyor). Yine sık karşılaşılan bir belirti, birkaç kişiye hatta bazen tek kişiye aşırı hayran olmak, onu kusursuz model kabul etmek ve geri kalan herkes hakkında düşmanlık derecesine varacak olumsuz duygular beslemek. Özellikle ün­lü insanlara yönelik sosyal medya tepkilerinde fazlaca rastlı­yoruz buna. Kitleyi oluşturan bireylerin önemli bir bölümü birkaç ünlüye çok hayran, onun dışındaki tüm ünlülere sal­dırıyor. Profesyonel saldırganları ayrı tutuyorum. Maaşlı trol denenler. Dijital tetikçilik de denebilir. Profesyonelleri bir yana bırakırsak, ünlülere yönelik tavır zaman zaman rahatsız edici boyutlara gelebiliyor. Bu, olumsuz tarafı. Ama olumlu tarafı, bir eşitlikçi tarafı da var ayrıca. O haliyle de hoşuma gidiyor.
Sayfa 196 - Can Sanat Yayınları - I. Basım: Mayıs 2018, İstanbulKitabı okudu
değişikliği çok sevmiyorsa demekki
Odanda fazla bir değişiklik yoktu; sadece fazladan birkaç tablo, artan kitaplar ve birkaç yeni mobilya göze çarpıyordu fakat yine de her şey bana oldukça tanıdık geliyordu.
Reklam
İnsan her bakımdan basit şeyler için yaratılmıştır, sadece bildiği şeyi kavrar ve bundan mutluluk duyar. Ancak büyük bir uzman yağlıboya bir tabloyu anlar, bildiği genel konularla, resimdeki çeşitli ayrıntılar arasında bir bağ kurmasını bilir, tablo bütünüyle olduğu kadar, ayrıntıları ile de onun için anlaşılır bir şeydir. Ayrıca bazı bölümlere
Sayfa 454 - 455 İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Tanıdık bir tablo
Ama düşündüğünü yapmadı, çünkü bunun anlamsızlığını biliyordu. İster KAHROLSUN BÜYÜK BİRADER yazsın, ister yazmasın fark etmiyordu. Günlüğü tutsa da, tutmasa da, yine fark etmiyordu. Düşünce Polisi onu ergeç ele geçirecekti. Eğer tek sözcük yazmamış olsaydı bile, yine de tüm suçları içine alan bir suç işlemişti. Buna Düşünce suçu deniyordu... Düşünce suçu sonsuza dek gizlenebilecek bir suç değildi. Bir süre saklanabilirdiniz, ama yıllar sonra olsa bile, eninde sonunda sizi yakalamalarını engelleyemezdiniz.
Şimdi biz yapalım :)
Prado'un yaptığını yapmaya çalıştı: Kendini yabancı birinin gözlerinin içine sokmaya, onun bakışını kendi içinde kurmaya ve bu bakışın içinden bakarak kendi aksini kendi içine almaya. Kendisiyle bir yabancıyla, yeni tanıdığı biriyle karşılaşır gibi karşılaşmaya. .... Hepsinin karşısında bu aynı tablo vardı; yine de, Prado'nun dediği gibi, hepsi biraz farklı görmüşlerdi, çünkü insanın dış dünyasının görünen her bir parçası biraz da iç dünyasıydı. Portekizli, hayatının bir tek dakikasında bile başkalarının gözüne göründüğü gibi olmadığına emindi; kendi dış görünüşünde -ne kadar tanıdık olsa da- kendisini tanıyamamıştı ve bu yabancılık karşısında büyük bir dehşete kapılmıştı.
Yine tanıdık bir tablo!
Biz İranlılar Şii olarak özgür olmak istiyoruz. Sizin kadar özgür! Toplum düzeni üzerinde konuşmayı istiyoruz, hem de her an hapishaneye gönderilme tehlikesiyle karşı karşıya bulunmadan.