Atatürk öldü diye ağlayıp sızlamak, O’na ağıtlar yakmak da hiçbir şey kazandırmaz bize. Atatürk’ün ölümüyle her şeyin bittiğini, Atatürk olmadan Türkiye’nin kalkınamayacağını sanmak da, buna inanmak da bir hatadır, bir yanılgıdır. Atatürk’ün ölümüyle her şey bitmiş değildir. Türk halkı, Atatürk olmadan da, O’nun yaşamda en gerçek yol gösterici saydığı bilimin yolundan giderek kalkınacak, çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkacaktır mutlaka.
Mutluluk, gidilen yolun üzerindedir, yolun sonunda değil. Yolun sonunda olsa, ona varıldığında yol bitmiş ve vakit de geçmiş olurdu. Mutlu olmanın zamanı ise bugündür, yarın değil.
Demis Mevlana
288 - Hasan’ın ihtiyacı olan şey gitmekmiş başta. O da gitmiş. Öylece bırakmış gitmiş hem de Alexander Supertramp gibi. Yani, neredeyse. Türkiye’de ne kadar yabana yolculuk yapılabilirse o kadar yapmış. Bu kadarı ona yetmiş aslında. Dedim ya, ihtiyacı olan gitmekmiş. Gitmek ve içe dönmek, giderken kendini dinlemek. Eh, tüm yol boyunca sadece
M4NM adı altında müzik yapan RSPC nin isminin bu kitaptan geldiğini öğrendiğimde merakımı uyandıran bir kitaptı, sevdiğim bir yayıncının da önerisi sonrasında satın almaya karar vermiştim.
Öncelikle kitabın isminin çevirisi biraz yanıltıcı. Direkt bakıldığı zaman uzay ile içli dışlı bir hikayeymiş gibi duruyor ancak olay tamamen kitabın arkasında da bahsedildiği gibi aslında uzaylıların(?) dünyayı yol kenarında bir piknik alanı gibi kullanıp çöplerini de unutmaları ve bu çöplerin de insanlar üzerinde merak uyandırması üzerine dayanıyor.
Kitabın ana karakteri de bölgeden parçalar kaçırıp satan ve bu şekilde para kazanan bir Stalker yani iz sürücü gibi bir şey. Stalker kelimesini de ilk olarak Strugatski kardeşler tam bu anlamıyla kullanıyor ve Stalker filmi ile meşhur oyun serisi de bu kitaptan esinleniyor.
Stalkerların Bölge'deki parçalara kendine ait jargonlarıyla isim veriyorlar. Bunlar "Zamazingo", "Kara boncuklar", "Cadı jeli" gibi çevrilmiş. Çeviri olmasına rağmen okuyucuyu o atmosferin içerisine sokmayı başarmış.
Kitapta benim en çok hoşuma giden bölüm Noonan ile Valentine arasında geçen ziyaretin nedeni ile ilgili diyaloglar oldu. Hatta bu diyaloglar hikayenin climax'i diyebilirim.
Her ne kadar sonu beklediğim gibi bitmiş olmasa da beni çok hayal kırıklığına uğratmadı. Hikaye kurgusu ve karakterler oldukça özgün. Uzun uzun sıkıcı cümleler ve kafa karıştıran diyaloglar yok. Bir oturuşta okunacak bir kitap bile denilebilir.
İlk defa bilim kurgu okuyacak birini tatmin eder mi bilmiyorum ancak okunur mu? Kesinlikle okunur.
Neden çocukken belki Felsefe Taşı’nı belki de Sırlar Odası’nı okuduğumla bırakmışım, neden gençken bir daha, neden yetişkin olunca bir daha okumamışım? Beğenim, her kitapla katlanarak artıyor. Bayıla bayıla okudum. Çocukluk aşkım (hadi tamam itiraf edeyim, aşklarımdan biri) Cho ile Harry’nin arasında geçenler tatlı tatlı tebessüm etmeme (oooğlum