1950'lerdeki kalem kavgaları: 1950'lerde Atsız'ın üç polemik yazısı vardır. "Faruk Nafize Bir İhtar” başlığını taşıyan yazı, 9 Şubat 1951 tarihli Orkun'un 19. sayısında; "Yalan” başlıklı yazı, 25 Mayıs 1951 tarihli Orkun'un 34. sayısında çıkmıştır. 1956'da da Ocak gazetesinde Nurettin Topçu'ya karşı bir
1960 ve 1970'lerdeki kalem kavgaları: 1960'ların başında Atsız Orkun'da ve Millî Yol'da yazmaktadır. Bedii Faik'in 18 Şubat 1962 tarihli Dünya gazetesinde, 1944 olaylarından bahsederek Atsız ve arkadaşlarını Naziler safında savaşmak üzere hükümeti ele geçirmekle suçlaması üzerine Millî Yol'un 6. sayısında (2 Mart
Reklam
ATSIZ'DA TURAN TURANCILIK: Türkçülüğün ikinci kanadı Turancılıktır. Irkçılık, Türkçülüğün "iç davası", Turancılık ise "dış davası"dır. Atsız'a göre Turancılık "Türk Birliği"dir. Daha 1934 yılında yazdığı "Yirminci Asırda Türk Meselesi” başlıklı yazının birincisi "Türk Birliği" adını taşır. Ona
"Ama üzerinden geçmeye çağrıldığımız bu yol dik ve zorlu" Bunda ne var? Zirveye düz yoldan mı varılır?
Sayfa 3 - SenecaKitabı okuyor
Odağında kalpten çağırdığın şey kalsın. Neden ve nasıl olacağına karıştığında kaygılarla ve kuşkularla dolu zihninle sonsuza sınırsız olan kusursuz düzenin işine karışmış, mucizelerin önüne set çekmiş oluyorsun. İzin var hayat sürprizlerini sunabilsin sana. İzin var güzellikler yağsın üzerine. İzin ver ki hayırlı olan çıksın karşına...
Dedi ki: İlahi yasa yol gösterici ve dükkâne[?] [: herkes] için genel olduğundan dolayıdır ki, her türlü yardıma ve desteğe başvurarak; bu yasaların içeriğini yayıp gizli şeyleri açıklayan, bunlara uyulması için güzellikle davet eden ve uyanların ödüllendirilmesini garanti eden şeyler aracılığı ile, işleri yürütürken bu [ilahî yasa]ya dayanılması zorunludur
Reklam
60'lara egemen sosyalizm anlayışları burjuva sos­yalizminin değişik türleriydi (Yön-Devrim, MDD Hare­keti, TİP). Şu ya da bu düzen kurumuna (ordu, parla­mento, bürokrasi, anayasa vb.) dayanarak kapitalist düzenin genel çerçevesi içinde "kapitalist olmayan yol"dan "kalkınma", burjuva sosyalizm anla­yışlannın ortak ekseniydi. Bunu Kemalizm savunu­culuğu (İkinci Milli Kurtuluşçuluk) ve Türk milliyetçi­liği tamamlıyordu. 71 Devrimci Hareketi bu kaba burjuva anla­yışlarının reddi temelinde ortaya çıktı ve devrimci hare­ketimizin tarihindeki önemi buradadır. Ama bu yönleriyle '60'ları aşmak, onu her yönüyle aşmak değildi. 71 Devrimci Hareketi, Yön'de şekillenen ve MDD Hareketinde marksist bir görünüme büründürülen toplumsal yapı, toplumsal sınıflar , devrim aşaması, devrimin temel hedefleri vb. konu­lardaki tahlilleri ve bunlar üzerine oturan programı devraldı ve Mao’nun yeni demokratik devrim teorisi­nin özel etkisi altında küçük-burjuvazinin devrimci özlemlerini aşmayan bir yorumla, 70'li yılların ikinci yarısına devrettl. Bu özelliği ile 71 Devrimci Hareketi yalnızca bir kopmayı değil, '60'ların ikinci yarısıyla 70'lerin ikinci yarısı arasında köprü konumuyla bir sürekliliği de simgeliyor.
Sayfa 40 - Eksen Yayıncılık, 1990, 1.Baskı.Kitabı okuyor
"Zayıf bir ruh üzerine inşa edilen kibir her türlü kötülüğe yol açar."
Sayfa 64
Meryem Ana’nın bekaretinin çeviri hatası kaynaklı olduğunu iddia eden dipnot,
1 A. N. Wilson, İsa biyografisinde, daha en başında Yusuf'un bir marangoz olduğu hikayesi üzerine şüphelerini aktarır. Yunanca sözcük tekton sahiden de marangoz demektir ancak Aramca sözcük naggar'dan çevrilmiştir ki bu sanatkâr ya da bilge anlamına gelir Bu bazı yapısal yanlış çevirilerden biridir, İncil'i bozan en ünlü yanlış çeviri, Isaiah'ın İbranicesi genç kadının (almah) Yunancaya bakire (parthenos) olarak çevrilmesidir. Basit bir hata! (Nasıl olduğunu anlamak için İngilizce sözcükler "maid" temizlikçi kadın, kız) ve "maiden"i (bakire, el değmemiş) akla getirin.) Çevirmenin bu hatası çılgınca şişirilmiş ve İsa'nın annesinin bir bakire olduğunu söyleyen akıl almaz bir efsanenin doğmasına yol açmıştır! Tüm zamanların en yanlış çevirisi şampiyonluğunda ona tek rakip, yine bakirelerle ilgili bir çeviri hatasıdır. Ibn Warraq neşeli bir üslupla, şu ünlü "her Müslüman şehide yetmiş iki bakire" sözünün "kristal kadar berrak beyaz üzümlerin" yanlış bir çevirisi olduğunu bildirmiştir. Şimdi, eğer bu yanlış geniş ölçüde bilinseydi, intihar eden masum kurbanların kim bilir kaç tanesi bugün yaşıyor olurdu? (Ibn Warraq, "Bakireler? Hangi bakireler?", Free Inquiry 26:1, 2006, 45-6.)
Sayfa 134 - Bölüm 3 - Tanrının Varlığı İçin Gösterilen Kanıtlar, Kutsal Kitaplardan KanıtKitabı okuyor
Tüm servetimize rağmen yoksuluz çünkü çok şeyimiz var ama biz küçüğüz Sonuçta, ortalama bir insan kendini güvensiz, yalnız, bunalımlı hisseder ve bolluk içinde mutsuzluk çeker. Onun için hayatın anlamı yoktur; hayatın anlamının sadece bir "tüketici" olmaktan ibaret olamayacağının belli belirsiz farkındadır. Eğer sistem ona, hayatta değerli olan her şeyi giderek daha çok kaybettiğini unutmasını sağlayan, televizyondan sakinleştiricilere kadar uzanan sayısız kaçış yollarını sunmasaydı, hayatın anlamsızlığına dayanamazdı. Tersine sloganlara rağmen, iyi beslenmiş, iyi bakılmış, insanlıktan uzaklaştırılmış, bunalmış sıradan insanı yöneten bürokratların irade ettiği bir topluma doğru hızla yaklaşıyoruz. İnsana benzeyen makineler ve makineye benzeyen insanlar yaratıyoruz. Elli yıl önce, sosyalizme yapılan en büyük eleştiri - tekdüzeliğe, bürokratikleşmeye, merkezileşmeye ve ruhsuz materyalizme yol açacağı eleştirisi - günümüz kapitalizminin bir gerçeği.
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.