Abdullah Azzam "Cihad Dersleri"nde diyor ki: Ey Kardeşim! Nefsinle, hevanla, hevesinle konuşmayı terk et. Allah için konuş. Kur'an’dan konuş, sünnetten konuş, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem' ın siretinden konuş. Heva ve hevesinden konuşmayı terk et. Sen Kur'an’dan, sünnetten, selef-i salihinin hayatından, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'ın siretinden bu sözünü destekleyebilecek herhangi bir referans bulabiliyor musun? Var mı senin bu sözünü destekleyebilecek bir sey?
Tuza iyot eklemek, Batı'nın bir tuzağıydı ve bunu hâlâ görebilmiş değiliz. Bütün tuzları iyotlu hâle getirdiler. Peki, iddia ettikleri gibi iyot eksikliği ve tiroit/guatr sorunu çözüldü mü? Hayır, bilakis daha da arttı. Ziyaretimize gelen bir tuz üreticisi, "Batılı firmalar gelip bize tuza iyot ekleme ünitesi ile eklenecek sentetik iyodu hibe etmek istediler. Reddettiğimizde de üstüne para teklif ettiler' dedi. Bir düşünün, bizim tuzumuza iyot eklememizden Batılıların nasıl bir çıkarı olabilir?
Dr. Feridun Batmanghelidj oldukça ilginç bir tespit yapıyor: "Vücut yeterince su ve tuz alırsa, tuz, dolaşımdaki kanı artırır ve kanın bedenin her yerine ulaşmasını sağlar. Bu sayede kanser hücrelerini öldüren oksijen harekete geçer ve güçlenen bağışıklık sistemi hastalıklı dokuları yok eder."Eğer yeterince tuz ve su alınmamışsa, kan her noktaya ulaşamaz, dolayısıyla oksijen de. Bir de aldığınız tuza siyanür eklenmişse, bu katkı maddesi kanın oksijen taşıma miktarını azaltacağı için kansere davetiye çıkarmaktır.
Okur Takip Önerileri
Geleneksel tavukların geç, bu endüstriyel türlerin ise hızlı pişmesinin nedeni budur. Kisaca, bu türler sadece hızlı büyümek ve bir an evvel kesilerek ayaküstü yenmek için yetiştiriliyor. Hız ve haz çağının müptelalarını beslemek için hazırlandığı iddia edilse de, asıl maksat beslermiş gibi yaparak bir yandan gizli açlık oluşturmak, diğer yandan da nesil emniyetini bozmaktır. Sadece kârlılığıyla ilgilenen yerli üreticiler, bu gerçeklerden kahir ekseriyetiyle bihaberdirler.
2010 yılında, “Alternatif İklim Zirvesi"ndeki konuşmasında, "Tavuk yumurtalarını dişilik hormonuyla dolduruyorlar. Erkekler tavuk yemeyin hem erkekliğinizi , hem de saçlarınızı kaybedersiniz" diyen Bolivya lideri Evo Morales doğru söylüyordu.
Elbette ki Habibullah, nefsi bütün heva ve heveslerden arındırilmış bir şekilde dünyaya gönderilebilirdi. Böyle olunca da, içinde,
koyunlarını arkadaşına bırakıp Mekke'ye inmesine ve orada eğlenen insanlara katılıp eğlenmeyi isteyecek bir duygusu olmayacaktı. Fakat bu, onun [s] ruhî yapısında bazı anormalliklerin olduğunu göstermekten başka bir fayda sağlamazdı. Nitekim her zaman ve her toplumda, genel olarak insanların arzuladığı zevk ve eğlenceleri arzulamayan insanlar var olagelmiştir. Demek ki, Hz. Muhammed'de
normal beşeri arzular mevcut olduğu halde, gizli bir inayet tarafından kötülüklerden muhafaza edilmesinin mânâsı şudur; İnsanların,Resulullah'a iman etmesini kolaylaştırmak ve içlerinde herhangi bir şüphenin belirmesine meydan vermemek.
O, Bahira, Saibe, Vesile ve Hami gibi putları ihdas etmek suretiyle İsmail'in dinini bozan ilk kişidir."
Ibn Hişâm, Amr bin Luhayy'in, putperestliği Araplar arasına nasıl soktuğunu şöyle anlatıyor: Amr bin Luhayy, bazı işleri için Mekke'den Suriye'ye gitti. Amr, Meâb'a doğru giderken Amalîkanın yaşadığı yer olan Belkâ'dan geçti. Onların putlara taptıklarını görünce şunu sordu: Bu putlara niye tapıyorsunuz? Onlar, 'Bu taptığımız putlar, öyle putlardır ki, yağmur istediğimizde bize yağmur yağdırıyorlar, yardım istediğimizde de bize yardım ediyorlar.' deyince, Amr,
"Bana da bir put verir misiniz, götüreyim Araplar da ona tapsın?' dedi. Bunun üzerine ona Hübel adında bir put verdiler. O da, onu Mekke'ye götürdü ve insanlardan ona ibadet etmelerini ve onu yüceltmelerini istedi."
İşte Arap Yarımadası'nda şirk, böyle yayıldı. Araplar, İbrahim
ve İsmail'in dini olan Tevhid akidesini terk edip onun yerine başka inançlar ikame ettiler. Diğer milletler gibi onlar da dalalete düşüp batık inanç ve çirkin davranışlar içine girdiler.
Ya "margarinsiz pasta, börek yapılmaz" zanneden ya da marifetmiş gibi çocuklarına bunu anlatan annelere ne demeli? Bir anne, çocuklarına bunu yapar mı? Yazık, çok yazık!
Yemek dergilerinden birinin patronu Emel Başdoğan, halkı margarine yönlendirme faaliyetini şöyle itiraf eder: "Bize tereyağı firmaları değil, margarinciler reklam veriyor. Tabii ki, tariflerimizde margarin yazacağız."
İnsanlığa margarin yedirenlerin, gerçek zeytinyağını ve tereyağını kendilerine ayırdığını yeni gördü bu millet. İnşaAllah artık margarin yemeyecek!
Bir insanın günde 100 gr(10 adet) hurma yerse, vücudu gereken günlük magnezyum, bakır ve sülfürün tamamını, demirin yarısını ve kalsiyumun dörte birini almış olur.
Çok et yemek insanda vahşiyyeti, nebatat ağırlıklı beslenmek ise hilmiyeti artırır. Eskiden hırçın, kavgacı kimselere pek et yedirilmezdi. Yine eskiden,her şey aslıyla icra olurken, tasavvufta da riyazete giren kişilere ilk 40 günde asla hayvansal gıda verilmezdi.
Ey Müslümanlar! Ey insanlar! Allah’ın yaratma şekline, canlıların tabiatına daha ne kadar susacaksınız? Allah, bunların hesabını sadece yapanlara değil de, susanlara sorarsa ne yapacaksınız? Cevabınız hazır mı? Hazırsa susmaya devam edin, değilse bir cevap hazırlarsanız iyi edersiniz...
Oruç, başta sindirim sistemi olmak üzere birçok organı dinlendirir, insanda şefkat ve merhamet duygularını harekete geçirir.
Ekmeksiz yapamayan, yaşayamayan insanlar, ekmeğine ve onun ana maddesi olan buğdayda sahip çıkmıyor. Müdahale edilmesine, rastgele yetiştirilmesine, gelişi güzel ekmekleştirilmesine itiraz etmiyor. Sizce insan/lar neyine güveniyor!?
Anadolu Ajansı'nın 20 Haziran 2011 tarihli haberinin başlığı şöyleydi : "Bu çaylar tavşankanı değil, domuz kanı!" Adana, Mersin, Rize, Hakkari ve Van' da düzenlenen eş zamanlı operasyonda, yasadışı yollardan İran'dan Türkiye'ye getirilen kaçak çayda hınzır kanı tespit edilmişti. Bazı kamu görevlileri de bu suça ortaklık etmişti. Çayın renginin daha güzel gözükmesi için çaya domuz kanı ekleniyor, tıpkı pek çok gıda ve sigara filtrelerine eklendiği gibi.