Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yorum

AkilliBidik isimli okurun asıl gönderisini gör
Adem okurunun profil resmi
Elinize sağlık. Verdiğiniz örneklerin benzerleri günlük hayatta kesintisiz bir şekilde görülmeye devam ediyor. Kadına şiddet meşrulaştırıldığı için ev içinde şiddet gören kadını bu durumdan kurtarmak için insanlar harekete geçmiyor geçseler dahi "aile içi mesele" ya da "sana, size ne?" denilerek üstü örtülüyor. Burada kolluk kuvvetlerinin, adalet sisteminin "aile içi meselelere" yerinde müdahale etmemesi de şiddetin sürekliliğini meşrulaştırıyor. " Döver de sever de" mantığından uzaklaşmak lazım, hem şiddet gören kadının uzaklaşması lazım hem de şiddete şahit olanların uzaklaşması lazım. Hiçbir şey şiddeti haklı kılmaz. Ne eş olmak, ne baba-anne olmak ne de sevgili nişanlı olmak.. Seyirci olduğumuz sürece televizyon haberlerinde, sosyal medyada "uzun süren şiddetli geçimsizlik" durumunun sonucunda eşini öldüren, yaralayan, sakat bırakan canilerin haberlerine denk gelir lanet okuruz sadece. Bir hafta önce henüz 18 günlük evli olduğu kadını başından vuran bir polis memurunun haberini okudum ve buna intihar süsü verilmiş. Kızın annesi de babası da nişanlılık döneminden başlayan tehditleri, tartışmaları gördüklerini ama kızının "seviyorum" dediğini o yüzden evlendirdiğini söylüyor şimdi 22 yaşındaki o hemşirenin yoğun bakımda devam eden hayat mücadelesinden kaç kişi sorumludur onu bir düşünmek lazım? Şiddet eğilimi olan kişileri tespit etmişse o aile geç olmadan çocuklarına sahip çıkması gerekir ister nişanlı, ister yeni evli olsun.
AkilliBidik okurunun profil resmi
Tümüyle katılıyorum. Göz yumunca şiddet yok olmuyor, meşrulaşmıyor. "Kol kırılır, yen içinde kalır" dedikçe, "bunlar sorunlarını çözerler, biz karışmayalım" dedikçe aileyi korumuş olmuyoruz; sorunu da, olumsuz etkisini de daha da büyütmüş oluyoruz. İşin kötüsü, bunu bire bir devlet yapıyor; şiddeti, şikayet olmadan cezalandırmamak, cezalandırırken "iyi hal", "haksız tahrik" indirimleri uygulamak, şikayetçiyi oradan oraya sürüklemek zaten "bıçak kemiğe dayanana kadar bize gelme." demek. Üstüne bir de toplum olarak biz "ama"ları konuştukça -"ama" itiraz etmiş, "ama" izinsiz sokağa çıkmış, "ama" başka erkekle konuşmuş, "ama" çocuğun var, dayan, "ama" nasıl geçineceksin?- zaten şiddet ile ezilmiş anne ve çocukları iyice çaresizliğe sürüklüyoruz. Küçücük bir empati yapalım : Hangi erkek böyle bir şiddete sürekli katlanır? Hangi insan sürekli huzursuz bir ortamda sağlığını korumayı başarır? Hangi toplum böyle ortamlarda yetişen gençlerle bize sunulan "en büyük" hedeflerine ulaşabileceğimize inanır?
Adem okurunun profil resmi
Çok güzel bir şekilde ifade ettiniz. Empati konusunda ise şiddet uygulayan erkek halinden memnun gücü elinde bulunduruyor kimse de ona müdahale etmiyor. Şiddet uygulamayan erkeklerin çoğu ise "beni ilgilendirmez", "asıl olsa ben şiddet uygulamıyorum" diyor. İkisi de aynı kapıya çıkıyor aslında bugün ev içinde eşini, kızını, kardeşini sevgi göstererek koruduğunu düşünen erkek sokaktaki hayatı, okuldaki hayatı işteki hayatı düşünmüyor. Orada yakınlarına karşı bir şiddet olayı olduğunda sessiz kalışının bedelini ödeyecektir. Çünkü şiddet sadece ev içiyle sınırlı değil ne yazık ki.
Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.