Yazar; "dünya, hassas kalpler için bir cehennemdir" demiş. Kendisine sorma fırsatım olsa sorardım "peki ya cennet neresidir?" diye?
Belki de diyorum cennet çocukluğumuzdur. Her şeyin alabildiğine renkli ve sihirli göründüğü... Saf bir sevgi ile sevildiğimiz, sevdiğimiz ve güvendiğimiz. En küçük şeylerin bile bizi mutlu ettiği... Görmek, tatmak, dokunmak, öğrenmek ve tanımak için olağanüstü bir merak hissettiğimiz...
Belki de diyorum cehennem çocukluğumuzdur. Karanlık köşelerde, gölgelerde bizi bekleyen, gözleyen ve fısıldayan canavarlardır. Bağırıp - çağıran, hırpalayan, azarlayan bir ebeveyn karşısındaki çaresizliğimizdir. Koskocaman bir dünya karşısında güçsüz ve yalnız hissetmektir.
Belki de diyorum cennet de cehennem de kendi içimizdedir. O zaman cehennemi cennete çevirebiliriz diyorum. Koca dünyaya kendimizi sığdırmalıyız önce. Kalp kırıklarımızı toplamalıyız. Kabullenmeyi öğrenmeliyiz. Sonra Don Kişot gibi kılıcımızı kuşanıp yel değirmenlerine karşı savaş açmalıyız. Güçlü olmalıyız. Güçlü ve mutlu kalın.