benim içinde yaşarken durmadan kendimi
köpürttüğüm dünyadan
haberiniz oldu mu sizin
benim kederle hem de yoksullukla geçen çocukluğumu
yeniyetmeliğimi kendi sınırsız güçleriyle çamura boyayan
salgın ve bulaşık insanlardan haberiniz oldu mu sizin
benim en içten sevgilerimi en masum sevinçlerimi
ikiyüzlülükleri alayları karaçalmalarıyla boğan çevremdeki
iğrenç ve bencil insanlardan
haberiniz oldu mu sizin
beni durmadan daraltan ve içime gömen acılarımı
onulmaz bir yara gibi derinleştiren kimsesizliğimden
haberiniz oldu mu sizin
elimden gelen bu ben iki kişiyim
ikisi birbirinden çıkmaya uğraşıyor
bilmem ki hangisinden nasıl vazgeçeyim
birisi yeni baştan serüvene başlamış
öbürü silahında son mermiyi yakıyor
çoğalmak neyse ne azalmak zor
...
"Canım çok şey anlatmak istiyor ama yorgunum. Beynim yorgun, bedenim yorgun, bunca şeyi affeden kalbim bile yorgun artık. Heveslerim yorgun, iyimserliğim yorgun, konuşarak anlaşmaya olan inancım bile yorgun. Çok yorgunum.”
Erkek olarak çok beklenen, çok düşlenen, çok istenilen bir tekne kazıntısı olup yeteri derecede şımartılacakken, kız olarak böyle bir şanstan mahrumiyetle dünyaya gelmişim.
Kendi sularınca boğulan bir denizim ben
Kendi taşlarınca zapt edilen bir kale
Başımı avuçlarıma alıp sıksam ne olur
Çıkarabilir miyim beynimdeki o kara suyu?
Bir çiçek tarlasına dönüştürebilir miyim
Aylardır önünde durduğum bu dipsiz uçurumu