Kendimi inandırma gücünü yitirdim ben. İyi şeylerin bu kadar yakınımda durabileceğine ve olabildiğince uzun süreceğine inanmıyorum. O ağır kayayı ne yapıp edip güç bela tepenin ucuna kadar çıkarmayı başarsam da, kayanın orada kalmayacağını, geri yuvarlanacağını biliyorum. Hafızamı yurt edinen gölgeler ha bire aklımı karıştırıyor. İflah olmaz bir kopuşla hayata tutunmayı başarabildim. Ne kadar büyük bir çelişki? Bir kopuş karşılığı hayata bağlanmak...
"Zira insan, tanımı gereği yer yurt sahibi olmayı ve bir yere ait olmayı ister. Bir yere ait olmayanın herkesin mülkü olması kaçınılmazdır. Düşünmek insanın ait olduğu yeri bulma çabasıdır."
Reklam
"Hayat bir bütündür ve doğal bir akışı vardır. Onu parçaladığınızda doğallığını ve organikliğini sakatlarsınız. Parçalanmış bir varlık tasavvuru, bölünmüş bir zihin ve sakatlanmış bir hayat akışı bizi özgürlüğe, anlama ve mutluluğa götüremez. Modernitenin ürettiği yersiz yurtsuz zihin, kendine sanal ve yapay kurgular içinde bir ev/yurt arar."
Barışçı bir komşuya saldırıldığı zaman savaş bir barbarlık; yurt savunulduğu zaman kutsal bir görevdir.
Bu yurt baştan başa şehitler ve gaziler diyarıdır. Bu vatan bir boydan bir boya tunç heykeller otağıdır.
Reklam
Sık sık yaptığı yolculuklar, beraberinde ayrıIığı da getirir. Sevgi, gidişi ayrılık haline getirir. Sevgi toprağı yurt haline getirir. Artık gurbette olmak için de, sılaya dönme arzusu için de bir neden vardır. Ve otel odaları, her yanı "saman sarısı" haline ge­tiren bu ayrılık günlerinde şöyle bir anlama kavuşur: "Ve yürüdü üstüme bir tramvay bileti! ve düşü­mün bu yana düşüp sönen yarısı/ ve otel odası denen düşman memleketi.! bir şiirden üç satır ve bir saman sarısı
Mafya lideri adam ayağında elektronik kelepçeyle kaçıyor, bir grup polis adamı yurt dışına kaçmak üzereyken yakalıyor, adamı yakalayan polisler göz altına alınıyor... bunu izleyen meksikalı karteller hasedinden çatlıyordur he.
Hayat amacı bitti çocuğun
Yurt içinde ve yurt dışında çözülemeyen sayısız felâketi say- mazsak, artık acele etmem için bir neden yok. Bu gece evleneceğimi sanıyordum. Evlenmeyecekmişim.
Sayfa 127 - AaronKitabı okuyor
Osmanlıların Birinci Dünya Savaşı'na girip girmemeleri meselesi hâlâ tartışılan konular arasındadır. Çünkü bu savaşa girmeyi gereksiz bulanlar olduğu gibi Almanlar safında savaşa girmeyi büsbütün hatalı sayanlar da vardır. Fakat o devre ait belgeler, henüz tamamen bilinmediğine göre varılmış olan çeşitli kanı ve yargıların yanlış olma ihtimali de akla gelebilir. Bununla beraber, 1914 yılından önceki Osmanlı İmparatorluğu haritasına göz atanlar, Birinci Dünya Savaşı sonunda kaybedilen büyük toprak parçalarını görünce Türkleri bu savaşa sokanları suçsuz sayamaz ve bu sebeple de onları affedemez. Böyle olacağını anlamış oldukları içindir ki, Birinci Dünya Savaşı'na katılmakta birinci derecede rol oynamış olan birkaç kişi, savaşın kaybedildiğini anlar anlamaz başlarının dertlerine düşmüş ve yurt dışına kaçmışlardır. Halbuki bu memlekette yaşayanlardan dört milyona yakın insan, onların izlediği politikanın gerçekleşmesi için, silah altına alınmıştı. Bunlardan 550.000'i cephelerde şehit düşmüş, 2.167.841 kişisi yaralanmış, 891.364'ü sakat kalmış, 103.731'i kayıp ve 129.644'ü esir olmuştu. Esirlikte ölenlerle birlikte şehitlerin sayısı 600 bine yaklaşıyordu.
Sayfa 1
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.