Sistemin dışına çıkmıştım. Nasılsa her birey, yeri doldurulabilir nesneler gibiydi... Kırılınca yenisini alıyordunuz. Herkes, bir başka bireyin kopyasının kopyası. Her şey, herkes aynıydı... Kaybolan, yitip giden birinin yerini, bir başkası rahatlıkla doldurabilirdi. Sistemin dışında olmak, hayalet olmak gibiydi... Herkes varlığınızı hissediyor; fakat kimse sizi göremiyordu. Seri üretim mekanizmalarından hiçbirine ait değildim, diğer insanlar gibi geri dönüştürülemiyordum, hiçbir işte dikiş tutturamıyordum. Yatağıma uzandığımda, aklımdan geçenler tam olarak bunlardı.