"Bilsem ki faili meçhule yazılacak ismim
Bilsem ki böcekler kemirip tüketecek cismim
Bilsem ki yakılacak şiirim, yırtılacak resmim
Ey sevginin katili,
Olmayacağım sana teslim!"
Bize kalan,
İnsanlığa bırakmak istediğimiz değildi
Binlerce fidan ektik halkın çölüne
Su vermediler eğildi
(...)
Bizim eskiden umutlarımız vardı
Yıkılan duvarların gövdesine yaslandık
Sonra yanılmak girdi araya...
Sırtını vermiş nar ağacına
Babasını vermiş dar ağacına
Kendini vurmuş dağ yamacına
Acıyla denenmiş Dersimli çocuk
Yüzünde bir öfke, gözleri çığlık
Kirpiği kanıyor, yaş boncuk boncuk
Dağların göğsüne yıldız yağarken
Acıyla gönenmiş Dersimli çocuk
(...)
Ve sıvası dökülmüş evlerin, tertemiz anne çarşaflarına ,
Yaralı bedenlerimizle düşerken, hala ayakta kalan
onurumuzu;
Bir fesleğen saksısı gibi koyduk pencerenin önüne...
Ve kalbimizin viraneliğinde hâlâ tutunmaya çalışan
Sevda çiçeklerini, yeniden suladık gözyaşlarımızla...
Ve yeminler ettik yeniden,
Militanca sevmek için bu hayatı...
Ve alaşağı etmek için, zulmün oturduğu
O hükümran tahtı...
Hani, gece trenleri akıp giderken
Nehrin kıyısından hışım gibi;
Vagonlara çarpa sürtüne
Nasıl inilderse söğüdün dalları
İnançlarım da işte öyle hırpalandı…
İstasyonda bana el sallayan çocuk,
Neler gördün çizgilerinde yüzümün?
Bir sevdayı derdimde,
Bir dünyayı ardımda
Bırakmış giderken
Farkına vardın o illegal hüznümün…
Kalbini yağmurla serinleten çacuk,
Ben de senin gibi ateş içindeyim…
Bir gölge gibi izimi süren,
Gittiğim yere benimle gelen,
Ölüme yönelik telaş içindeyim…
Kapıcı kardeş,
Sana zahmet, bütün gazeteleri bul bana...
Hayır, gidişat falan umrumda değil,
Siyasi demeçlere zaten karnım tok...
Ama her gece bıçaklıyor beni bu anılar,
Hiçbir gazetede tek satır bahseden yok...