2019'da Ankara Devlet Tiyatroları tarafından, Akün Sahnesi'nde sahnelenmişti Reis Bey. Bende zar zor bilet bulup gitmiştim, hem de önden seyretmiştim bu oyunu. Tiyatroyu genel olarak pek severim, ama 17 yaşındaki bendeniz uzun uzun oturup bir şeyler izlerken sabırsızlanırdı, sonu gelsin diye. Pek aceleci idi, ki hâlâ da öyle. Her neyse,
Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında.
Aşklarım, inançlarım işgal altındadır
Tabutumun üstünde zar atıyorlar
Cebimdeki adreslerden umut kalmamıştır
Toprağa sokulduğum zaman çapa vuran adamlar
Denize yaklaşınca kumlar ve çakıltaşları
Geçmiş günlerimi aşağılamaktadır.
Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında.
Ve rüzgar buruşturuyor polis raporlarını
Kadınlar fazlasıyla günaha giriyorlar
Bazı solgun gömleklerin çözük düğmelerinden
Çelik tırpan gibi silkiniyor çocuklar
Denizin satırları arasında.
Gece arsızca kükrüyor paslı beyninde şehrin
Küfre yaklaştıkça inancım artıyor.
Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında
Öyle yoruldum ki yoruldum dünyayı tanımaktan
Saçlarım çok yoruldu gençlik uykularımda
Acılar çekebilecek yaşa geldiğim zaman
Acıyla uğraşacak yerlerimi yok ettim.
Ve şimdi birçok sayfasını atlayarak bitirdiğim kitabın
başından başlayabilirim.
Âh-u zâr dolan gönlüm,
Boş kalan sol yanım.
Sonbaharın gelişi,
Yaprakların dökülüşü.
Son melodi bu,
Duyduğum.
Son eller bu,
Tuttuğum.
Seni bir daha göremeyeceğim, sevgilim
Adını kalbime kazıyacağım
Kokunla, gözlerinle, hissedişinle;
Her şeyinle...
Bıkmayacağım, usanmayacağım,
Bir tek sen olacaksın aklımda
Son dokunuşu, son hissedişi
Ellerimin, ellerini
Gülüşünü görüşümün,
Kahkahanı duyuşumun,
Gamzelerine bakışımın,
Gözlerine dalışımın,
Her şeyinle her an,
Aşkınla kalacaksın
Vardım ki yurdumdan ayak götürmüş
Yavru gitmiş ıssız kalmış otağı
Camlar şikest olmuş meyler dökülmüş
Sakiler meclisten çekmiş ayağı
Kangı dağda bulsam ben o merali
Kangı yerde görsem çeşm-i gazal
Avcılardan kaçmış ceylan misali
Göçmüş dağdan dağa yoktur durağı
Laleyi sümbülü gülü har almış
Zevk u şavk ehlini ah ü zar almış
Süleyman tahtını sanki mar almış
Gama tebdil olmuş ülfetin çağı
Zihni dert elinden her zaman ağlar
Sordum ki bağ ağlar bağban ağlar
Sümbüller perişan güller kan ağlar
Şeyda bülbül terk edeli bu bağı
1 Esb-i 'akla biz dahî bir niçe dem olduk süvâr
Viremedik bir netice eyledik geșt ü güzâr
2 Niçe büldânı tolandık eyledik terk-i diyâr
Yidik içdik ârzû-yı nefs ile leyl ü nehâr
3 Et'ime vü eşribe dikkat itsen bed-güvâr
Sîm ü zer aldık ele halîs 'ayâr u kem-'ayâr
4 Vâdi-i gurbetdekaldık hayli demler âh u zâr
Bulmadık bir kimseden derd-i derûna bir medâr
5 'Akl ise bed-kîş ü nefs-i șûm ise bir nâ-bekâr
Olamadık bunlar ile hâsılı hîç kâm-kâr
6 Çünki oldur cân ile ten kişverinin dâveri
Cümleden giçüp olalım şâh-ı aşkın çâkeri
Bu hayatlarını arıtmış adamlarda nefs yalnızca öte dünyaya ilişkin ışık yüklü ruh üzerindeki incecik zar olarak kalmıştı. Çünkü bunlarda kalan nefs pek küçük bir miktardı.
Ahmet Hamdi Tanpınar olarak seçtim. Tanpınar'ın muhteşem bir kalemi vardır, Türk edebiyatında çıtayı çok üste taşımış bir yazar bence. Her romanını hâlâ yeterince anladığımı düşünmüyorum. Bazılarını ikinci kez okumak bile yetmiyor gibi hissediyorum. Fakat anladığım kadarıyla
1 Kimseden umma vefâ gel tutagör öz başını
Eyleme âzürde aslâ dil gibi sırdaşını
2 Kendine yâr ol hele sen meyl-i hûbân itme hîç
Sâde-rûyâna sakın oynatma göz ü kaşını
3 Meyl-i sûret eyleyűp gavgâya salma sen seni
Çalma gel mir'ât-ı kalbe șehvet ile taşunı
4 Çeşm ü kaş ile müje fem cümle sûret nakşdur
Nakşa bakarsan da bârî fikr kıl nakkâşını
5 Ârızî hüsn içun ey dil zâr u efgân eyleme
Döker isen 'aşk içün dök bâri gözün yaşını
6 Çünki oldur cân ile ten kişverinin dâveri
Cümleden giçüp olalım șâh-ı 'aşkın çâkeri