Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Zehranur TAŞKIN

Cani geziyor dipdiri, can vermede masum Suç başkasınındır da niçin başkası mahkum? Mehmet Akif Ersoy
Reklam
'"Ada... Denizin dibine batmıştı; bu yüzden göçmen kuşlar binlerce yıldır yaptıkları gibi açık deniz aşarken, ayak basacak bir yer bulamadılar birer birer intihar ettiler, deniz hepsini yuttu.'" İnsanlar da sığınacak liman bulamadıklarında, alışkanlıklarının götürdüğü kapıyı çalıp da açan olmadığında tüm dertleri ve tasaları artık o kapının açılıp açılmayacağı olup çıkar. Çünkü dertlerini demlendiren ve yavaş yavaş süzen insanların hep var olacağı inancına sığınmayı tercih ederler ve bu inanç onları yer bitirir. Sonuçsa, kendini sarp kayalıklardan berrak sulara bırakabilme arzusuyla taçlanır.
Beynim ağrıyor, bastığım kaldırım inliyor, takatim de kalmadı tek bir adıma zaten. Ruhum, benliğim can çekişiyor. Kendimi tanıyıp tanımlandıramıyorum. Kim kimin nesi. Aile saçma sapan bir kültür baskısı. Sevgi hangi tımarhaneden kaçtığı meçhul bir deli uydurması. Yazıyorum belki iyi gelir diye, biri okusun ama kimse de okumasın diye. Biri arasın konuşalım ama tanışmayalım istiyorum. Kendime bir adım daha yaklaşmaktan korkuyorum, çelişkiler arasında kafayı sıyıracak gibiyim. Geçmişi yazmam gerekiyor.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Acıkmadan yiyoruz, susamadan içiyoruz, yorulmadan uyuyoruz, ağlamadan gülüyoruz ve sevmeden sevilebiliyoruz bazen, verilen nimetleri verildikleri üzere kullanmıyoruz. Aldığımız lezzetler almamız gerekenin yanında solda sıfır kalır. Çok acıktığında yenilen yemeğin tadı, susuzluktan dudaklarımızın çatlıyacağı anda içilen su, ayaklarımızın ağrısını unutturacak bir uykuyu hiç taddınız mı siz? Peki, milyon dolarlar kazanıp saray gibi odalarında intihar eden milyarderleri düşündünüz mü ? Neyleri eksikti ? Bizim dört kolla sarılıp hiç ölmeyecekmiş gibi yapıştığımız dünyadan tek bir alaşımla ayrılacak kadar bizde olup onlarda olmayan ne vardı, irdelediniz mi hiç? Evet peki, dışarda elleri kirden simsiyah olmuş akşamları ankaranın dik yokuşlarında bayır aşağı çöp arabalarına sarılarak ayaklarını yerden kesen çocuğun yüzündeki o tebessümde bizim yaşayamadığımız ne var? Yine bir ekmekle gününü geçirmeye çalışan o çocuğun, çocukluğunu hatırlayıp sokaklarda delidolu koştururkenki gözündeki ışıltı ne öyle? Hangi birimizin terfilerinde, atamalarında böyle saf bir ışıltı peydah oldu gözlerinde?