Amerika boyunca yapılan motosiklet yolculuğunda, karakterimizin de içsel bir yolculuk sürdürdüğünü görüyoruz. Felsefi tartışmalar ve kişisel düşünceleriyle devam eden bu yolculukta, Doğu felsefesi ve Batı rasyonalitesi arasında bir denge kurmaya çalışılıyor.
Teknolojik gelişmelerin etkisiyle insan, sezgisel ve duygusal yönünü yavaş yavaş
Bunlarda bir yalnızlık var. Yalnızlık değil daha kötüsü. Hiçbir şey.
...
Hiçbir şey. Hiçbir yere gitmeyen bir kavşakta hiçbir çakılın yanında, hiçbir kaldırım.
“Bu ani görüntü birleşmesini görür, nereden kaynaklandığı hakkında fikrimin olmadığı birtakım garip düşünce parçalarını anımsarken sanki gaipten gelen sesler duyan biri, öteki dünyadan mesajlar alan bir medyum gibiyim. “
Kimse onu gerçekten tanımadı. Anlaşılan, o da böyle olmasını istemiş ve böyle olmuştu. Yalnızlığı belki zekasının sonucuydu. Belki de nedeniydi. Ama bu ikisi hep bir arada gidiyordu. Yapayalnız, tekinsiz bir zeka.
“O, deliydi. Deli bir insana baktığınızda tüm gördüğünüz, onun deli olduğu hakkındaki kendi bilginizin bir yansımasıdır, yani bu onu hiç görmemektir. Onu görmek için, onun gördüğü şeyi görmeniz gerekir ve bir delinin gördüğünü görmeye çalışıyorsanız ona varacak tek yol dolaylı yoldur. “
Toplumsal değerlerin doğru olması için bireysel değerlerin doğru olması gerekir. Dünyayı düzeltmenin yeri ilk olarak kendi yüreğimiz, kafamız ve elleremiz ve sonra onlardan çıkan iştir.
.
İç huzuru doğru değerleri, doğru değerler ise doğru düşünceleri üretir. Doğru düşünceler doğru eylemleri üretir ve doğru eylemler, diğerlerinin her şeyin merkezindeki huzuru görmeleri için maddi bir yansıma olacak işi üretir.
.
.
.