7.cilt
Şeref Hanım’ın (ö. 1861) dediği gibi: Geldi nice peygamber-i zîşân bu cihâna / Sen cümlesine seyyid ü servetsin Efendim diyeceklerdir. Mahşer meydanında, herkesin nefsinin derdine düştüğü bir zamanda, sözüne değer verilecek ve duası kabul edilecek yegâne sultanın o olduğunu görecekler ve Süleyman Çelebi gibi ona: "Merhabâ ey âsi ümmet melcei Merhaba ey çâresizler eşfai"  diye sarılacaklardır.
✿✿✿ "Demeliyim ki şu hayat bir katre-i andır Varlıkta hiçlik ve hiçlikte varlık aşktandır Nefsi sorarsan o emmarede bir çıyandır Küfür kuytularda giz şimdilerde ayandır Bu ıstırap miskinden zahitlere beyandır Muttasıl-ı muştuya mazhar Hakk'a uyandır Maksudu İlahi olanın ameli püryandır O zaman-ı ahir cehennem gibi üryandır Had ile fiil
28. MektupKitabı okuyor
Reklam
Okunası bir kıssa
Ebu Hureyre (r.a.) anlatıyor: Peygamber Aleyhisselam zamanında dışardan Resulullah'ın yanına bir adam geliyor. "Ya Resulullah, ben misafirim, açım ve yolsuzum," diyor. Efendimiz Aleyhisselam ashabına bakıyor. İçlerinden Ebu Talha ayağa kalkıyor ve "Ya Resulullah ben alırım evime" diyor. Evine gidiyor ama Ebu Talha'nın evinde üç gün boyunca hiç yemek pişmemiş. İlk defa üç gün sonra bir çorba gelmiş ve çorba da bir kişilik. Üstelik Ebu Talha'nın evinde bir süredir aç bekleyen iki tane de çocuğu var. Ebu Talha eşini gizliden içeriye çekiyor ve "Ya hanım," diyor, "bak bu Resulullah'ın misafiridir. Sen git çocukları uyut, sabah çocukların çaresine bakarız. Tam misafirle sofraya oturduğumuzda da bir bahane bul ve mumu söndür, kalanını hallederiz," diyor. Sofraya oturuyorlar. Bir kişilik çorba tam yeneceği sırada, hanımı bir bahane bulup mumu söndürüyor. Ebu Talha ve eşi boş tencereye boş kaşığı koyup çıkarıyor ki Resulullah'ın misafiri doyabilsin. Sabah oluyor. Ebu Talha koşa koşa sabah namazında Peygamberi Zişan'ın arkasında hemen saf duruyor. Efendimiz Aleyhisselam namaz biter bitmez arkasına dönüyor ve Ebu Talha'ya, "Siz gece ne yaptınız ki hakkınızda ayet indi," diyor. Ebu Talha büyük bir korkuyla yalnızca, "Kötü bir şey mi oldu ya Resulullah?" diye sorabiliyor. Ve Efendimiz Aleyhisselam Haşir suresi 9. ayeti okuyor: "Kendileri sıkıntılar içinde bulunsalar dahi, başkalarını kendi nefislerine tercih ederler."
RUMELİ'DE OSMANLI SEVGİSİNİN SEBEBİ...
Ali Yakup Bey, Üsküp yalınında Gilan köyünde doğmuştur. Tahsilini önce Üsküp'te sonra da Saraybosna'da Hüsrev Bey Medresesi'nde yapmıştır. Kabri Cennet olsun. Ali Yakup Bey'in Osmanlı hayranlığına hayrandım. Kendisine: - "Yâhu hazret, ben Türk oğlu Türküm, Selçuklunun merkezi Konya'danım. Yâhu Osmanlı hayranlığı sende benden fazla. Bunun sebebi nedir? diye sorduğumda, zarif, lâtif, dürüst insan, yalan bilmeyen insan şöyle cevap vermişti: - "Sizler mirasyedisiniz. Mirasyedi, nimetin kadrini bilmez. Zengin çocuğu, zenginliğine şükretmez. Hamal, ırgat, dul ana çocuğu, nimetin kadrini bilir, şükreder. Aç, susuz kalmış, kıtlık günleri geçirmiş, felâketler yaşamıştır. Hicretler, gurbetler, hicranlar tatmıştır... Sizler, Müslüman muhitte, Müslüman evde, Müslüman ailede büyüdünüz, yetiştiniz geliştiniz... Osmanlı buralara gelmeseydi, ben bugün, neuzübillah bir kâfirdim. Bir Sırplı idim,. Kıpkızıl bir Hırvat yahut Sırp İslav idim. Kâfir Makedonyalı, Karadağlı ne ise ben de o idim... Fakat Osmanlı gelmiş, elhamdülillah, beni zulmetten nura çıkarmış, kurtarmış... İslâmiyet gibi bir dini bana din olarak getirip tanıtmış, Peygamber-i Zîşân gibi bir Peygamberi, bana lider yapmış; hakkı, hukuku, hakikati, bâtılı, efsaneyi, hurafeyi ayırdetmeyi öğretmiş. Ben sayılamayacak kadar çok, kadri ölçülemeyecek kadar değerli nimetleri İslâmiyet'le kazanmışım... İslâmiyet'i bana getiren Osmanlıdır...."
Sayfa 320 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Ali Yakup Bey-, Rumeli'de Osmanlı Sevgisinin Sebebi, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
NA'T-I RESÛL-İ MÜCTEBÂ
Ebediyyen sevecek cân onu, cânân olarak, Şart-ı peymân olarak, hüccet-i îmân olarak. Tanırım ben yalınız Hazret-i Fahrü'r-Resûlü, Gönül iklîmine şâhenşeh-i zîşân olarak, Yeter âyetleri Kur'ân'ın eğer lâzımsa, Rifat-i zâtının i'lâmına bürhân olarak. Öyle bir menba-ı ihsan ü keremdir ki ona, Katra halinde giden, gelmede
Sayfa 442
ALIŞKANLIKLAR ve...
Dedemin âdeti sünnetlerdi, anlatır ve şöyle derdi: - "Bazı kimselerin benim âdetim şöyle, mûtadım böyle, dediklerini duyarım. Bu sözler benim hoşuma gitmez. Mûtad, alışkanlık nedir? Yâhu mûtad Peygamber-i Zîşân'ın sünneti seniyyesidir. Onları âdet edinin! Size; "mutadın, alışkanlığın nedir?" diye sorulduğunda, "Peygamberimin sünnetleridir." deyin. Benim itiyadım, mutadım böyle demek, hep nefsin oyunlarıdır. İnsanı esir etmesidir. Nefsinize ne kadar hâkim olursanız, o kadar hür yaşarsınız..."
Sayfa 154 - 1.Kısım, (Konya, Çocukluk ve İlk gençlik Yıllarım), -Dedem Hacı Veyis Efendi-, Sünnetler Âdetimdir, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İsraf...
Buna (abdeste) dair şu vak'ayı anlatmıştı: - "Resulullah Efendimiz, Sa'd bin Ebi Vakkas'ı abdest alırken görmüş, başında durmuş. Sa'd bakıyor ki Peygamber-i Zîşân başında bekliyor. Efendimiz: - "Mâ hâze'l-isrâf yâ Sa'd? Nedir bu isrâf yâ Sa'd?" demiş. - "Ya Resûlallah abdest alıyorum, abdestinde mi israfı olur? - "Ya Sa'd, Nil kenarında dahi olsan isrâf etme!"
Sayfa 106 - 1.Kısım, (Konya, Çocukluk ve İlk gençlik Yıllarım), -Dedem Hacı Veyis Efendi-, Sana Kul Olmak Ne Güzel, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
İSTANBUL'DA KİME SORSAN ONU BİLİRDİ...
Ondan sonra artık, amcamın Konya'da yaptığı hizmet ve fütuhat gibi, Gönenli Hocaefendi de talebeleri okutur, besler; hayrat ve hasenat peşinde koşar dururdu. Boş ânı yoktu. Koca İstanbul'da kime sorsan onu bilirdi. 1980 yılındaydı. Sultan Ahmed Camiinde bir Cuma namazı kılayım, dedim. Erken gittim oturdum. Hocaefendi minbere çıktı, hutbeyi okudu. O kalabalığın arasında fakiri fark etmiş. Minberden inip, namazı kıldırmak için mihraba doğru giderken, "Namazdan sonra görüşelim." diye bana işaret etti. Kalmamı tenbih etti. Böyle zeki, uyanık, hareketli bir zattı. Namaz bitince bekledik. yanımız geldi, elini öptük görüştük. Tabiî hocanın işaret edip beklettiği adam kimdir, diye merak edenler oldu. Hoca onlara şöyle dedi: - "Cemaat-i Müslimîn, bu kardeşiniz kimdir, bilir misiniz? Kırk yıldır, Peygamber-i Zîşân'a civarında bulunan, Peygamber-i Zîşân'a komşu olan bir bahtiyardır. Ömrü Harem-i Şerif'in içinde, Eskiden Hazret-i Ebubekr-i Sıddîk'in evi olan, şimdiki Mahmudiye Kütüphanesinde ve eskiden Hazret-i Hasan ibni Zeyd'in evi olan şimdiki Şeyhülislâm Ârif Hikmet Kütüphanesi'nde geçer..." Hoca bunları ilâvelerle söyleyince, haydi, Medine-i Münevvere'den gelen zâtı kucaklayacağız diye bana bir hücum oldu... Neyse selâmlştık, kucaklaştık...
Sayfa 55 - 1.Kısım, (Konya, Çocukluk ve İlk gençlik Yıllarım), -Babam Hacıveyiszâde İbrahim Efendi-, Gönenli'nin Hizmetleri, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Acaba onüç asırda fâsılasız olarak hadsiz ruhlara, akıllara, kalblere, nefislere hak ve hakikat dairesinde hükmeden, terbiye eden, idare eden bu manevî Sultan-ı Zîşan'ın bir tek işareti böyle bir hakikatı isbat etmeye kâfi iken, binler tasrihat ile bu hakikat-ı haşriyeyi gösterip isbat ettikten sonra, o hakikatı tanımayan bir echel ahmak için Cehennem azabı lâzım gelmez mi ve ayn-ı adalet olmaz mı? Sözler - 99
Sayfa 99
Peygamber-i Zişan Efendimiz buyuruyor ki: "Kalbinizde kimseye karşı kötü bir şey olmaksızın sabahlamaya ve akşamlamaya çalışın." -Tirmizi
970 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.