Ziya Gökalp ve İstanbul Türkçesi
Ziya Gökalp bir bakıma haklıydı. Bir bakıma, çünkü İstanbul konuşmasını yazı dili haline getirmek, yazı dili ile konuşma dili arasındaki uçurum hatırlanınca, arzuya şayan bir ideal sayılabilir. Nitekim o ideal gerçekleşmişti veya gerçekleşmek yolundaydı. Ondan sonra, dile yeni mefhumlar getirmek, düşünmek ve geçen nesilleri aşmak kalıyordu
Sayfa 54
İstanbul Türkçesi, Türk lehçelerinin en güzeli, en işlenmişi, edebiyat ve ilimce en zenginidir.
Reklam
İstanbul Türkçesi, Türk lehçelerinin en güzeli, en işlenmişi, edebiyat ve bilim bakımlarından en zenginidir.
İstanbul Türkçesi'ni edebî dil olarak benimsemek, bütün Türkler için ulusal bir görevdir. Bu görev yapıldığı zaman, bütün Türkler dil ve edebiyatta ortak ve tek bir ulus durumuna gelir.
Lisan
Güzel dil Türkçe bize, Başka dil gece bize. İstanbul konuşması En sâf, en ince bize. Lisanda sayılır öz Herkesin bildiği söz; Ma'nâsı anlaşılan
Sayfa 54 - Kitap Otağı YayıneviKitabı okudu
Lisan
Güzel dil Türkçe bize, Başka dil gece bize. İstanbul konuşması En sâf, en ince bize. Lisanda sayılır öz Herkesin bildiği söz; Ma'nâsı anlaşılan
Reklam
Türkçe
İstanbul Türkçesi, Türk lehçelerinin en güzeli, en işlenmişi , edebiyat ve ilimce en zenginidir.
Sayfa 63 - ötükenKitabı okudu
Gökalp'a göre millet nedir
Atatürk'ün yakın çevresinden gazeteci, yazar ve siyaset adamı Falih Rıfkı Atay'a (1894-1971) dostu hakkında "Ziya Bey, Diyarbakır'da tek başına yazıp yayımladığı dergisiyle bizi Ankara'da idare ediyor!.." dedirten şair, ünlü Küçük Mecmua'nın 25 aralık 1922 tarihli 28'inci sayısında yayımlanan "Millet nedir?" başlıklı önemli
Müderris Ahmed Vefik Paşa (1813-1891) Şecere-i Türki'yi Doğu Türkçesi'nden İstanbul Türkçesi'ne çevirmiş; Lehçe-i Osmani adında bir Türk kamusu (sözlük) hazırlayarak Türkiye'deki Türkçe'nin büyük Türkçenin yalnızca bir lehçesi olduğunu ortaya koymuştu. Askeri Mektepler nazırlığını üstlenen Süleyman Paşa Türkçülüğü askeri okullara sokmaya çalışıyordu. Osmanlıca gibi üç dilin oluşturduğu bir dil olamayacağını anlayan paşa, yazar ve eğitimci Recaizade Mahmud Ekrem Bey' e ( 1847-1914) yazdığı mektupta: Osmanlı deyimi yalnız devletimizin adıdır. Milletimizin adı ise Türk'tür. O halde, dilimiz 'Türk dili', edebiyatımız da 'Türk Edebiyatı’dır... diyor ve ekliyordu: Türkçülüğün ilk 'babaları' (Jön Türkler değil) Ahmed Vefik Paşa ve benzerleridir...
23 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.