Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Çünkü onların itikatında Hz. Hasan'ın (ra): "El ar hayrûn minnen nar." Sözü vardır: "Utanmak, cehennemdeki ateşten daha hayırlıdır."
Belki de ümmet, Hz. Zübeyr(ra) gibi yiğitlerini yitirdiğinden dolayı bugün tabiri caizse sırtı yere gelmiş görünümündedir. Madem öyle bize üç seçenek düşmektedir: "Ya yiğit olacağız ya yiğit doğuracağız ya da yiğitleri yetiştireceğiz."
Reklam
"Havariler, peygamberlerin halis ve samimi dostları, yardımcıları, ruhlarının arzularını duyan, kalplerinin yaralarına hemen merhem olmaya çalışanlardır ve O'na (sav) yakın olmak, türlü musibet ateşlerinde pişmeye aday olmak demektir. İşte bu adaylığın hakkını veren güzide sâhabe de Zübeyr bin Avvâm'dır (ra)."
Hz. Saîd'in(ra) muvahhid evinde, kendisinden başka, Atike binti Zeyd(ra) isminde bir de kız kardeşi vardır. Atike(ra) annemiz hem çok kültürlü hem de şairdir ama onu meşhur eden bunlar değildir. Medine'de insanlar onun için, "Kim şehit olmak isterse Atike ile evlensin." demişlerdir. O, bu özelliği ile nam salmıştır. Çünkü kendisi beş şehidin eşidir. İlk eşi, Hz. Ebû Bekir'in (ra) oğlu Abdullah'tir(ra). Hz. Abdullah (ra), Atike(ra) annemiz ile evliliğinden sonra şehit olmuştur. Daha sonra kendisi Hz. Ömer'in (ra) kardeşi Zeyd b. Hattâb(ra) ile evlenmiştir. Zeyd b. Hattâb(ra) da şehit olmuştur. Ondan sonra Hz. Atike (ra), Hz. Ömer (ra) ile evlenmiştir. Hz. Ömer(ra) de şehit olmuştur. Atike(ra) annemiz, Hz. Ömer'den(ra) sonra cennetle müjdelenmiş olan Zübeyr b. Avvâm(ra) ile evlenmiştir ve Zübeyr b. Avvâm(ra) da şehit olmuştur. Ondan sonra Hz. Hüseyin (ra) ile evlenmiştir ve Hz. Hüseyin (ra) de Kerbela'da şehit olunca Atike(ra) annemiz "beş şehidin eşi" olarak ünlenmiş ve Medine sokaklarında; "Kim şehit olmak isterse Atike ile evlensin." sözü dolaşmaya başlamıştır.
Sayfa 21
Merhamet: Bizlerin Hz. Zübeyr'in (ra) hayatından alması gereken başka bir nasihatte şudur: "Yüreğinde kin tutma, kalbin kirlenmesin!" "Ama bana kötülük yaptılar." diyorsan eğer, sen affet ki Allah (cc) da seni affetsin. Sen yapılan kötülükleri affederek unut ki senin kötülüklerinde unutulsun. Zira bağışlamak, affetmek erdemdir ve mümine kin ve adâvet değil merhamet yakışır.
Sayfa 57
Cemel Vak'ası'nda Hz. Ali (ra) ile Hz. Zübeyr(ra) karşı karşıya gelir. Hz. Ali(ra): "Ey Zübeyr! Resûlullah'ın (sav) havarisi Resûlullâh'ın (sav) kardeşine kılıç mı çekecek? Hatırlar mısın, bir gün sen Medine'de bahçede otururken karşınızdan ben geliyordum. Resûlullah (sav) sana: 'Ey Zübeyr! Gün gelecek sen haksız
Sayfa 53
Reklam
İki ordu karşı karşıya gelir. Çadırlar kurulur. Bir tarafta Hz. Ali(ra); öbür tarafta Hz. Aişe (ra) annemiz ve cennetle müjdeli on kişiden ikisi olan Hz. Talha(ra) ve Hz. Zübeyr(ra) vardır. Bu olaylar yaşanırken Hz. Ali(ra) savaş çıkmasın diye elinden geleni yapar. Ka'kâ bin Amr'ı (ra) karşıya elçi olarak gönderir. Ka'kâ bin Amr(ra): "Bir adam için altı yüz kişiyi öldürdünüz. Altı bin kişi şu an size muhalefet ediyor. Biz bu fitnenin kapısını açarsak, bu hayatlara kan, nefret girerse yıllarca durduramazsınız." der. Bu şekilde hepsini ikna eder, sabah sulh için anlaşılacaktır. Ama fitne ateşi durmaz. İki ordu da ikna olmuşken münafıkların başı Abdullah ibni Sebe önderliğindeki bir grup, gece vakti iki tarafın da çadırlarını yağmalar, ateşe verir ve birçok kişiyi öldürürler. Böylece fitne ateşinin körüklediği Cemel Vak'ası başlamış olur. Hz. Ali'nin (ra) gayreti o fitneleri söndürmeye yetmez.
Sayfa 52
Ordular Basra'ya yakın bir yerde konaklarlar. Aişe(ra) annemiz bir mekâna geldiğinde köpek havlamaları duyar ve geri dönmek ister. Yanındakiler: "Ey müminlerin annesi! Neden dönmek istiyorsun?" diye sorduklarında: "Burası Hav'eb değil mi? Bir gün hücre-i saadette oturuyorduk. Resûlullah (sav) bize: 'Hav'eb'in köpekleri size havlayınca ne yapacaksınız?' dedi. Bizler gülüştük. Allah Resûlü (sav): 'Dikkat et Hümeyram o sen olmayasın' demişti. Ben burdan işaretle anladım ki biz, Ali'yle karşı karşıya gelmekle yanlış yapıyoruz." der.
Sayfa 52
Hz. Ali'nin (ra) asıl gayesi, “adalet-i mahza" yani tam adalet uygulamaktır. O, masum birilerinin haksız yere en ufak bir ceza almasını, incinmesini istememektedir. Hz. Aişe (ra), Hz. Talha (ra) ve Hz. Zübeyr'in (ra) isteği ise adalet-i izafidir. Onlar, bir şekilde Hz. Osman'ın (ra) katillerinin bulunmasını isterler. O dönem ise öyle karışıklıklar başlar ki Mekke'de Aişe (ra) annemizin etrafında oluşan muhalefet cephesi, atanılan yeni valinin Mekke'ye girmesine dahi izin vermemiştir. Böylelikle azledilen valiler de buraya eklenmiştir.
Sayfa 51
Sahâbenin Allah Resûlü'ne (sav) sürekli bir hitabı vardır: "Fedake ebi ve ümmi Ya Resûlullah (sav)! Anam babam Sana (sav) feda olsun Ya Resûlullah (sav)!” Bu cümleyi sahabeden duymamız normaldir. Ama bu cümlenin Efendimiz'den (sav) duyulması çok da alışıldık bir durum değildir. Zira Efendimiz (sav), bu cümleyi sadece iki sahâbeye söylemiştir. Birinde Uhud'da, dayımın oğlu dediği Sa'd bin Ebû Vakkas(ra) Allah Resûlü'nün (sav) önünde sürekli ok atmaktadır. Okları bitince Efendimiz (sav) yerden okları toplar ve Sa'd bin Ebû Vakkâs'a (ra) verir: "İrmiğ ya Sa'd. Fedake ebi ve ümmi! At ya Sa'd! Anam babam sana feda olsun!" der. İşte Efendimiz (sav) aynı cümleyi Hendek'te de Zübeyr bin Avvâm (ra) için kullanır. Âlemlere rahmet olarak gelmiş bir Peygamber(sav) sana: "Fedake ebi ve ümmi! Anam babam sana feda olsun!" diyor. Nasıl bir şeref!
Sayfa 48
Reklam
Efendimiz'e (sav) bir haber daha getirir. "Ya Resûlullah (sav)! Sana, annem Safiyye'den de haber getirdim.” der. Resûlullah (sav) merakla: “Dinliyorum, ne oldu Zübeyr?" diye sorar. Efendimiz'in (sav), Hassân bin Sabit(ra) ile Hz. Safiye'yi (ra) bir eve bekçi bıraktığı esnada Yahudi Kurayzaoğulları: "Bu Müslüman çocuklarını rehin alırsak onların sırtını yere getiririz." diye sinsi bir plan yaparlar. Onların eve doğru yürüdüğünü duyan Safiyye (ra) annemiz ise bir çadırın direğini söker ve gelen Yahudiye vurup onu öldürür. Böyle yiğit bir evladın anası da yiğittir. Zaten kendi öyle olmasa Zübeyr(ra) gibi bir hamur yoğurabilir miydi? Safiyye (ra) annemiz, çadırın direğiyle vurup öldürdüğü o Yahudiyi aşağıya atınca yukarıda birçok asker olduğunu zanneden Yahudiler geri dönerler. Hz. Zübeyr'in (ra) getirdiği bu haberden çok hoşnut olan Allah Resûlü (sav), tebessüm etmeye başlar. Sonra da: “Her Peygamberin havarisi vardır, benim havârim de Zübeyr ibn Avvam'dır." der. İşte bu cümle, o güzel müjdeden sonra gelen başka bir müjde olmuştur.
Sayfa 47
Başlarına da Hassan bin Sâbit'i (ra) koymuştur. Efendimiz'in (sav) kadın ve çocukların başına Hassân bin Sâbit'i (ra) koyma sebebi şudur: Hem diğer bütün sahâbeler savaşta hendek kazmaktadır hem de Hassan bin Sâbit(ra) kılıç tutamamaktadır. Hatta kendisi kan gördüğünde fenalaşabilmektedir. O, kılıç tutamıyor olmasına rağmen yüz kılıç tutanın yapamayacağını yapmış, diliyle birçok müşriğin mücadelesini engellemiştir. Yani onun kılıcı, dilidir. O yüzden Efendimiz (sav), hem Hassan bin Sâbit'i (ra), hem de Hz. Zübeyr'in (ra) annesi Hz. Safiyye'yi (ra) o evde bekçi olarak bırakır. Ortalığın karıştığı bir anda, Allah Resûlü (sav): "Kim bana Kurayzaoğullarından haber getirecek?" diye seslenir. Efendimiz (sav) düşman önde, ama Kurayzaoğulları arkada olduğundan: "Acaba yanlış bir hareket yapacaklar mı?" diye öğrenmek ister.
Sayfa 46
Hz. Zübeyr(ra), Allah Resûlü'nü (sav) Bedir'de yalnız bırakmadığı gibi Uhud'da da yalnız bırakmamıştır. Uhud Harbi'nde pek çok karışıklıklar yaşanmıştır. Ayneyn Tepesi terk edildikten sonra sahâbelerde ufak bir dağılma ve çözülme olmuştur. O esnada Allah Resûlü'nün (sav) yanından hiç ayrılmayan, ağacın kökü gibi sabit yirmi kişi vardır. İşte o yirmi kişiden birisi yine, Efendimiz'in (sav) havarisi olan Zübeyr b. Avvâm'dır(ra).
Sayfa 44
Bedir Harbi, bir kervan olayının üzerine çıkmıştır. Müslümanlar, o kervanın peşine düştükten sonra müşrikler de: "Acaba kervanı kovalarken Müslümanlarla bir yerde karşılaşıp savaşır mıyız?” diye bir arayış içine girmişlerdir. Bunların hemen öncesinde ise çok ilginç bir olay yaşanmıştır. Müşrik olan "Kinane" adında bir kabile vardır.
Sayfa 40
Bedir Harbi'nde Müslümanlar 313, müşrikler ise 1000 kişiydi. Düşman hattında 700 develi 100 atlı süvari varken bizde iki tane binek vardı. İşte o iki bineğin bir tanesine Mikdat b. Amr(ra), diğerine de Hz. Zübeyr(ra) biniyordu.
Sayfa 39
53 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.