Hobikologlandınız :) Size Dünya Klasikleri’nden bir şaheserle “Sefiiler” ile geldim dostlar. Okumamışsanız bile en azından duyduğunuzu tahmin ettiğim kahramanımız Jan Valjean’ın ablası ve çocuklarının aç kalmaması için ekmek çalarak kürek mahkumluğuyla cezalandırılması ile başlıyor kitabımız. Kitaptan anladığımıza göre kürek mahkumu olmak etiket gibi, yapışıp kalıyor insana, cezası bitmiş bile olsa. Kahramanımızın da öyle oluyor, ne kalacak bir yer, ne çalışacak bir iş denk geliyor. Tam canına tak etmişken açlık ve sefalet, kitapta kendisinden ve merhametinden de epey bahsedilen bir piskopos onu evinde ağırlıyor, ancak nefsine bir kere daha yenilen Jan Valjean, piskoposun evinden gümüş takımlarını çalmak hatasına düşüyor. Durumu fark eden görevliler, polis çağırıyor. Ne oluyorsa bundan sonra oluyor dostlar. Jan Valjean’ın hayatını, hayata bakış açısını değiştiren süreç böyle başlıyor.
Kitap 1792 sayfa. Birkaç cümle ile özetlemek, olayları yorumlasam da ruhunu yansıtmak mümkün değil. Gözünüz korkmasın. Lütfen okuyun, çok seveceksiniz. Konuların işlenişi, farklı farklı karakterlerin bir anda bir olayda buluşuvermesi, bolca sevgi, bağlılık, bir o kadar bolca yokluk ve sefalet :((
Bir ayda bitirilebilecek bir kitap; ancak çapraz okumalar, grup okumaları olunca iki aya yayıldı süreç. Bu zaman zarfında karakterlere bağlandım, sahiplendim. Reelsteki müzik seçimi akım olsun diye değil yani, hakikaten kitap bitince içimde, hatta içimizde oluşan boşluktan. #kafasınagöreokuyankızlarkulübü mle okuduk.