Felsefi kitaplar nedense benim ruh halimi çok etkiliyor, öyle ki çevremdekiler bile "Ne oldu sana?" diye düşünüyorlar. Düşününce yani gerçekten düşününce sanki dünya canlanmış, benimle beraber nefes alıyor gibi farkındalığım yükseliyor. Çevreme bir bakıyorum ve "Neler oluyor?" anlamaya çalışıyorum sanki daha öncesinde hayatta değilmişim, hiç anlamamışım. Böyle kısaca bir giriş olsun istedim. Kendimi anlayabilmek için geriye baktığımda tekrar okurum.
Sokrates arkadaşlarını nasıl da ikna ediyor, ben de arkalarından küçük öğrenci gibi okuyorum, anlamıyorum ve tekrar okuyorum, anlamaya en yakın olabileceğim noktaya kadar. En azından ben öyle düşünüyorum. Zihnim açılıyor, sonra "Vay be!" diyorum, "Çok haklı, evet." Bir konuyu açıklamak için ilk önce anlaşılır, basit parçalardan başlıyor ve sonra bu parçaları birleştirip bir kanıya varıyor. Ölüm konusu üzerinde konuşulacak pek çok şey olabilir. Özellikle kitabın son bölümü, ruh hakkında Phaidon ile konuşması benim için çok etkileyiciydi. Euthyphron ile dindarlık üzerine, Kriton ile yapılması gerekenler hakkında diyologları ve tabiki Sokrates'in savunması kısmı kitabın diğer bölümlerini oluşturuyor. Benim için farklı bir deneyim oldu diyebilirim. Kitabın yarattığı ortam kendimi Sokrates'in öğrencisi gibi hissettirdi. Üzüldüm onun için aslında hayır üzülmemeliyim. Çünkü onun için bu anlamsız olurdu.