Bu his tarif edilmez, anlatılmaz ama bir şeye benzetilebilir: Kafanı bir mengeneye sıkıştırır mısın? Mengene ağır ağır sıkmaya başlar mı? Kafanla beraber bütün ruhunun sıkıldığını duyar mısın?
Düşlerinin paramparça oluşundan çok, yaraların verdiği sızıdan acı duyuyordu. Çünkü artık bütün umutların sonuna gelmiş, şan ve şöhret özlemini de geride bırakmıştı.
"Olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir, olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir."
"Öldü, biliyorum! Bilmediğimi mi sanıyorsun? Ama, onu yine de sevebilirim, değil mi? Bir insan öldü diye onu sevmekten vazgeçmek zorunda mısın, Tanrı aşkına; özellikle de, hayatta olanlardan bin kez daha iyi kalpli bir insansa?"
Yemin ederim, ben bir piyanist ya da aktör filan olsaydım ve bu sersemler de benim olağanüstü biri olduğumu düşünselerdi, bu durumdan nefret ederdim. Beni alkışlamalarını bile istemezdim. İnsanlar hep yanlış şeyleri alkışlıyorlar.
Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir.