Aliye Koyuncu
@Alice_the_wonderland
Diyetisyen
Lisans
490 okur puanı
Ocak 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
-Jerome_David_Salinger608.jpg){kind=small}
Ölü Zaman Gezginleri
Okuduğum ilk 
Hasan Ali Toptaş kitabı. Öykülerden oluşuyor. Nasıl yorumlayacağımı ben de bilemedim. Okumaya hevesim hiç olmadığı bir döneme denk geldi. O yüzden kendimi zorlayarak okudum.
Alışık olmadığım bir yazımı var. Gerek içerik gerekse şekil yönünden çok farklı. Bilindik olay örgülerinin dışında. Ve öykü yazımında sanatlı söyleyişin belki de zirvesinde. Bu yüzden okurken affalladım. Okumayı biraz zorlaştırdı. Öykü sonunda kim, ne, nerde diye birden kendime sordum. Bu yönüyle de hoşuma gitti açıkçası.
Okur Takip Önerileri
Denizin Çağrısı
Jack London hayatından esinlenerek kaleme aldığı macera kitabı. Deniz, gemi, korsanlar, dalga, fırtına... Denize dair her şey var kitapta.
İnsanın karşı koyamadığı bazı istekleri olur. Zamanla bu istek bir tutku halini alır ve sürüklemeye başlar. Öyle bir hal alır ki hayatın alt üst olacağını bilse bile insan bu tutkunun peşinden gider. Kahramanımız Joe da deniz sevdasına yeniliyor. Yaşadığı hayat ona çok sıkıcı ve sıradan geliyor. O hayata ait olmadığını, denize gitmesi gerektiğini düşünüp evi terk ediyor.
Hayaller insanın hayatını yaşanır kılar. Onları gerçekleştirmek için çabalarız. Umarım hayat bize sonu güzel olacak hayaller kurdurur.
Kalbimi kıran kitap...
Savaş herkes için ölümdür. Savaşın getirdiği vahşet, kayıplar, şartlar yaşamayı imkansız kılar. Devletler, dinler, toplumlar, ordular... Hepsi insanı yaşatmak için vardır halbuki.
Khaled Hosseini yurdunun yaşadığı acıları bu kitapta da anlatmış. Bu defa kadınların penceresinden. Hor görülen, köle olarak yaşatılan kadınlar. Çocuk doğurmaktan başka vasfı olmayan varlık olarak görülüyorlar. Maalesef ki günümüzde bile böyle düşünenler var.
Bin Muhteşem Güneş savaşın yollarını birleştirdiği iki kadının hikayesini anlatıyor. Meryem ve Leyla... Acıyla başlayan nefretle devam edip dostlukla biten bir hikaye. Okurken tüyler ürperten erkek zulmü. Raşit o kadar sinir bozucu ki okumamı zorlaştırdı.
Hayat bazı kadınlar için hala çok zor. Umarım bir gün bu zorlukların kalktığı, her insanın insanca yaşadığı bir dünyaya gözlerimizi açarız.
Açlık
Bitmez tükenmez bir açlık. Okurken insanın sürekli yemeye ihtiyacı olması sinirimi bozdu. Bu yıl okuduğum ve yoksulluğu dibine kadar hissettiğim ikinci kitap oldu.
Knut Hamsun kendi hayatından esinlenerek kaleme almış. Gerçekten böyle bir hayat yaşamışsa üzüldüm onun için.
Genç hayalperest bir yazarın geçim derdini okuyoruz. Yazdığı yazılarla hayatını geçindirmeye çalışan ve mütemadiyen aç gezen bir yazar. Kitapta açlık sürekli olarak yazara işkence ediyor. Elinde ne varsa satıp yiyecek bir şey bulmaya çalışıyor. Hatta açlığını bastırmak için ağaç parçalarını çiğniyor. İnsanın açlıkla savaşamaması ne kadar acı.
Sen kazandın, ey aspidistra!
Para, para, para... Kitabın özeti ya parayla savaşırsın ya da esiri olursun. Para olmayınca hiçbir şey ifade edemezsin hayatta. Herkesin tek amacıdır. Dostun, sevgilinin, ailenin varlık sebebidir. Para yoksa kimse yoktur çevrende.
Gordon, paraya savaş açmış bir ozan. Yoksulluğu klasik Rus edebiyatının kahramanları gibi. Bu kez ruble değil şilin hesabı var. Gordon bu savaşı vermekte kararlı. Paraya düşman aynı zamanda yokluğuna da düşman. Her şeyin kaynağı olarak gördüğü paradan kaçışını okuyoruz.
George Orwell bu kitabında da bir sistem eleştirisi yapmış. Kapitalizmi yererken sosyalistlerin yetersizliğinden ve ilkelere bağlı kalmadığından bahsetmiş.
Aspidistra, İngiltere'nin sembolü olan, çiçeksiz bir zambak. Bu bitki bize de çok tanıdık aslında. İngiltere'de her evde bulunan ve bir çeşit ülkeye bağlılık sembolü. Gordon kapitalizme, ülkesine bağlı olmamak için bu bitkiye bir nefret taşıyor.
«Bu aşk değil, Kınalı Yapıncak, diyorum, bu biraz ince bir gönül oyuncağı, dudaklarımızın bir eğlencesinden ibaret...»
Sevmek, sevgiye sahip çıkmak herkesin yapabileceği bir iş değildir. Sevmeyi bilmeyenden de hayır gelmez.
Dudaktan Kalbe aşkı bilmeyen uçarı bir adamın ona sevdalı olan masum bir kızın hayatını nasıl mahvettiğini anlatmış. 
Reşat Nuri Güntekin bir aşkı anlatmış ki okurken sinir krizlerine girdim. İnsanı içine çeken, duygudan duyguya sürükleyen bir kitap olmuş. Tabi kitabın asıl önemli yönü aşk değil. Toplumdaki adaletsizlik.
Ahlak toplumdaki herkes içindir. Ama ne yazık ki sadece kadınlarda aranır. Erkeğin ahlaksızı yoktur çünkü onların ahlak kurallarına uymaması normaldir. Bir kadın ahlaksızlıkla suçlandığında hayatı kararır. İşte adaletsizlik de tam olarak burda. Kitap bu adaletsizliği gözler önüne seriyor. Yazıldığı dönemden bu yana toplumda bu bakış açısında değişme olmaması tam bir hayal kırıklığı.
