Aliye Koyuncu
@Alice_the_wonderland
Diyetisyen
Lisans
491 okur puanı
Ocak 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
İçimizdeki Şeytan
Sabahattin Ali diyince bir çok kişinin aklına 
Kürk Mantolu Madonna kitabı gelir. En çok sevilen kitabı 
İçimizdeki Şeytan olmasa da benim için yeri ayrıdır. Kitabı ikinci okuyuşum ve tekrardan en sevdiğim kitabı olduğuna karar verdim.
Ömer ve Macide... Bir rastlantıyla karşılaşırlar ve akraba olduklarını öğrenirler. Ömer ilk görüşte aşık olur. Macide de Ömer'e aşık olur. Kader onları birleştirir.
Bir ilişkiyi sürdürebilmek için aşık olmak yeterli midir? Selvi Boylum Al Yazmalım filmi aklıma geldi. Sevgi emekti. Ve emek verilmiş bir sevgi insanı ucuz bir aşktan daha çok mutlu edebilir. Ömer gerçekten aşıktı Macide'ye ama onunla mutlu olmayı hak etmedi. Korkak, tembel ve aciz biri. Böyle olmasını sebebi de içindeki şeytanmış. Öyle diyor. Okudukça Ömer'e o kadar kurtuldum ki... Her okuduğumda bu kadar beni sinirlendirmeyi nasıl başardın Ömer? Belki de kendimden bir şeyler buldum onda, ona sinirlendiğimi sanarken kendime sinirleniyorum.
Bir de Nihat'ın takımı var tabi. 
Sabahattin Ali sözde aydınları taşa tutmuş. Hiç bir vasfı olmayan, başkalarının fikrini papağan gibi tekrarlayıp duran aydınlar. Sorsanız dünyayı kurtarıyorlar ama kendilerine hayırları yok.
İçimizdeki Şeytan çok sevdiğim çok beğendiğim bir kitap. Sabahattin Ali ye ne kadar teşekkür etsem az.
Okur Takip Önerileri
Bağışlanmak isteyen bağışlamayı bilmeli.
William Shakespeare ' in son kaleme aldığı son oyun. 5 perdeden oluşan kısa bir kitap. Okunması değil de izlemesi daha iyi olabilirdi.
Fırtına her ne kadar konu intikam olsa da dram söz konusu değil. Bir entrika ile tahtından olan Prospero kardeşi Antonio'dan intikam alıp hakkı olan Milano dükalığını geri almak ister. Adada kızıyla beraber yaşarken bir fırtına çıkarıp kardeşinin olduğu gemiyi batırır ve adaya düşmelerini sağlar. Emrinde olan Ariel, periler ona bu konuda özgürlükleri karşısında yardımcı olurlar. Kitap intikam gibi ağır bir sonuçla bitmez. Bağışlamayla ve bağışlamayı dilemekle biter.
Kitapta sadece 2 kadın var. Diğer karakterler erkek. Erkekler arasındanki basit çekişmelerle devam ediyor genelde. Kadın karakterler de cinsiyetçi yaklaşım olduğunu gösteriyor. Çünkü biri kötü bir cadı, diğeri de baskı altında büyümüş, saf Miranda.
Kitap akıcı fakat diyaloglar arasında bazen kopukluk oluyor. Bu yüzden izlemek daha keyifli olabilir diye düşündüm.
“Ah nasıl yakarıyorum denize bunu bilmesi için”
Bir ağıt... İçten gelen ve yürekleri dağlayan bir ağıt... Gözler önünde yaşananan acılar. Bir de yaşayana sormak lazım. 
Khaled Hosseini Suriyeli bir çocuktan kaleme almış eserini. Bir çoğumuz bu çocuğu hatırlar. Cesedi kıyıya vuran Aylan bebek. Eski güzel günleri hatırlayan kalmamıştır o coğrafyada. Şimdinin gençleri savaşa doğmuştur.
Çok kısa bir ağıt. Belki benim yazdığım incelemede daha fazla kelime vardır. Eser resimlerle desteklenmiş. Okuyunca anladım ki şahit olduğum acılarla ilgili öyle uzun yazılara da gerek yokmuş.
Beyaz Geceler ve Başkasının Karısı
Bu kitabı okurken farkettim ki ruh halimiz okuduğumuz kitaba mutlaka yansıyor.
Fyodor Dostoyevski kitaplarını genel olarak beğenmişimdir. Okurken gerçekten zevk verirdi bana. Ama bu kitabını sevemedim. Belki çok sıkıldığım bir döneme denk gelmiştir. Karakterler çok uç noktaların karakterleri. Bu kadar da olmaz ya diyeceğim türden. Çok saf (fazlaca saf) ve çok beceriksiz 2 karakter var ve ben bunları okurken iyi ki çevremde böyleleri yok dedim. Umarım yoktur yani.
Okuduğum baskı iki öyküden oluşuyor. Beyaz Geceler ve Başkasının Karısı.
Beyaz Geceler öyküsünde yapayalnız baş kahraman St. Petersburg sokaklarında Nastenka ile tanışır ve ona aşık olur. Nastenka büyükannesiyle yaşamaktadır. Ve bu kapalı yaşamdan kurtulmak için kiracı adamla kaçmayı düşünür. Ona aşık olur ve onu beklerken baş kahramanla tanışır. Tam onların hikayesi mutlu bitecek derken Nastenka onu terkeder. Bu öyküde baş kahramana çok kızmıştım. Bu kadar saf olamazsın ya.
Başkasının Karısı öyküsünde de karısını kıskanan adamın yanlış anlaması ve düştüğü komik durumlar anlatılıyor. Normalde benim bu adamın rezaletleriyle eğlenmem gerekirdi. Ama olmadı çok sıkıldım ve kızdım.
Dostoyevski'nin beğenmediğim bir kitabı oldu.
Tek Kanatlı Bir Kuş
Biraz utanarak söylüyorum ki ben bu yaşıma kadar hiç Yaşar Kemal kitabı okumadım. Okumadığımı da geçen yılın sonunda farkettim. Bu yıl elimden geldiğince 
Yaşar Kemal okuyacağım. İlk kitap olarak da 
Tek Kanatlı Bir Kuş u seçtim.
Postane müdürü Remzi Bey, Yokuşlu kasabasına tayin olur. Karısı Melek Hanım ile birlikte trenle yola koyulurlar. İstasyonda Sadrettin Beyle tanışırlar. Sadrettin Bey kasabaya gitmemeleri için ısrar eder. Kasabanın boş olduğunu ve kimsenin oraya gitmediğini söyler. Kasabada ne olduğunu bilmez. Her şeye rağmen yola koyulurlar ve bir kavşakta inerler. Ceviz ağacının altında onları kasabaya götürecek birini beklerler.
Korku insanların içine o kadar işlemistir ki kimse kasabaya girmek istemez. Hiç kimsenin yaşamadığı boş kasabada neden bu hale geldiğini de kimse bilmez.
Kitaptaki karakterler tanıdık. Batı güzellemesine ince bir dokundurma var. Anlatımı da çok akıcı. Okuyucunun merakını sonuna kadar götürüyor. Zaten 70 sayfalık bir kitap. Bir oturuşta okunabilir.
"Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da ölür
bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında"
Ahmet Telli ilk defa okuyorum ve beğendim. Şiir kitaplarında bazen olan anlam karmaşası, okuru yoran yönler yok bu kitapta. Okurken tanıdık biriyle konuşuyormuş hissine kapıldım. Farklı konuları anlaşılır bir şiir dili kullanarak yorumlamış.
Şiir okumak insan ruhunu zenginleştirir. Bu tabi benim düşüncem. Yorulmadan okuyabileceğiniz bir şiir kitabı arıyorsanız tavsiye ederim.
Ve incinin ezgisi bir fısıltıya döndü, silindi gitti.
John Steinbeck ten insanı sinirlendirecek, mutlu edecek ve üzecek bir eser. Sunuş kısmında 
Tomris Uyar görmek kitaba daha bir hevesle başlamaya sebep oluyor.
Toplumdan dışlanmış, aşağı görülen bir topluluk. Bu toplulukta bir ailenin hüzünlü hikayesi.
Kino ailesiyle kendi halinde yaşayan inci arayarak hayatına devam eden biri. Bir gün oğlunu bir akrep sokar ve bu olay eski hayatının bir daha dönmeyeceğini gösteren ilk adımdır. Çocuğu şehirdeki tek doktora götürürler ve parasızlık, ırkçılık yüzlerine bir tokat gibi çarpar. Bunun üzerine Kino inci aramaya çıkar. Ve o güne kadar görülmemiş büyüklükte bir inci bulur. Bu inci hayatını tepetaklak eder ve sonu hüsran olur.
İnci altı bölümden oluşan kısacık bir kitap. Tek seferde okunabilir. Akıcı ve sonuna kadar okuyucuyu bağlıyor.
