İslam, Allah'ın insanlığa verdiği, insan olarak varlıklarını muhafaza etmelerini sağlayacak son ve yegane imkandır. Tarihselcilik tam da bu imkan ile insanlığın irtibatını anlamsız gösteren, insanlığın kendi başına ördüğü bir çorap; daha doğrusu iktidar iradesini varlık ilkesi olarak kabul edip, bunun üzerinden insanlığın geri kalanı üzerinde tahakküm etmenin yollarını oluşturarak, özgürlük adına insanlığı verili şartlara ve zamana /dehre/ kendi tahakküm mekanizmalarına mahkum eden bir ideolojidir.
Bazıları için hayat bir oyundur. Bedeli ne olursa olsun kazanılması gereken bir oyun. Kimileri içinse bir şovdur. Ekranın cazibesine esir olmuş, alkışların ve "beğeni" lerin hayatındaki dramı ortadan kaldıracağını zanneden ruhların başrolde olduğu hayalet bir şov. İletişimin modern ve sanal biçimleri tüm hayatı sanal bir maskeli baloya çevirmiş durumda. Herkes bir markanın, imajın, unvanın, formanın, tabelanın, apoletin, avatarın, maskenin arkasına saklanarak yaşamayı artık normal kabul ediyor. Böyle bir dünyada hayatın anlamı meselesinin bir mesele olarak ortaya konmasına bile izin verilmez.
Batı'nın çökmesi için kendi kurucu ilkesini ciddiye alması yeterlidir. Temel sorun Batı'nın kurucu ilkesi ile irtibatını gözden geçirip geçirmeyeceği, daha doğrusu böyle bir "gücü"nün olup olmadığı ile alakalıdır.