Dünya birbirini arayan ruhlarla dolu. İki satır konuşabileceğimiz, gülüşün ve hüznün kıvrımlarında birlikte kaybolacağımız sahici insana susamış durumdayız. Göğe aynı aşkla bakabileceğimiz, etten ve kemikten olduğu kadar acıdan ve gerçekten yapılma soylu ruh arkadaşları. Onunla yürürken ve ona yürürken kaybolmaktan korkmadığımız, kalplerini kendimize pusula bellediğimiz, maceramızı yüzlerinde seyrettiğimiz, hayatlarını birbirimize tanık kıldığımız dostlar. Şu kalabalık dünyada ancak birbirimize iltica etmekle serinlediğimiz yol ehli. Kalbini dosta açan, mucizelere de açar.
…
Sen bir insan arıyorsun. Yüreğin sızısını ve varoluşun ürpertisini yüklenecek bir arkadaş. Ruhun uçurumundan aşağı birlikte kendini boşluğa bırakacak bir yaren. Istırap meyhanesinde kalp tokuşturacak bir sarhoş. Aynı hamurdan ve aynı çamurdan yoğrulduğun parçanı arıyorsun.
Hayır, bir öteki aramıyorsun. Öteki biziz. Her birimiz maceramızı anlatacağımız ve macerasını dinleyeceğimiz, gönlünü gönlümüze, kulağını kalbimize, yarasını yaramıza bitiştireceğimiz halden bilir bir kimse arıyoruz. O kutlu mağara arkadaşını arıyoruz. Sen gönlü kırıkların türküsünü çığırmakla onları çağırıyor, yağmur almış ağaçlara tüneyen kuşların şarkısını şakımakla onlara varlığını duyuruyorsun.
Dünya bir ezgiyle dönüyor ve vardığın her yerde soruyorsun : ‘Buraya kanatlarıyla gelmiş birisi var mı?’
Kemal Sayar
Kitabı henüz bitirdim ve bıraktığı etkiyle kaleme, kağıda sarıldım. Bazı kitaplar vardır tam yüreğinize dokunur ve etkisinden kurtulup, gözünüzden kopup bağımsızlığını ilan eden gözyaşlarınıza engel olamazsınız. Bunun gibi kurgu olduğunu unutturup, böyle hisler yaşatan kitapları seviyorum.
George ve Lennie hayatlarını idame ettirmek için,