Haksızlık ve zulümlere ne kadar ses çıkarabiliyoruz? Yoksa adalet ve hak arayışı, sadece haksızlık kapımızı çaldığı zaman mı gün yüzüne çıkıyor?
Bir Mevlevi şeyhinin; hak, adalet, inanç, ahlak, dostluk ve akrabalık gibi kavramlar hususunda verdiği içsel mücadelesine tanık olacağınız bir eser DERVİŞ VE ÖLÜM.
"Mesa Selimoviç, Derviş ve Ölüm'de mutlak dini doğrular üzerine kurulu dünyasında yaşayan Mevlevi Şeyhi Ahmed Nureddin'in erkek kardeşinin suçsuz yere tutuklanıp idam edilmesinden sonra düştüğü derin karmaşayı resmediyor. Suç, ceza, adalet, din ve otorite kavramları çerçevesinde insanın ruh dünyasındaki çelişkileri, gelgitleri incelikle işliyor.”
Üzerine fazlasıyla düşünüp kafa yoracağınız olaylar ve cümleler ile uzun soluklu bir okuma sizleri bekliyor.
Ne oldu bize böyle? Kahramanlıklarımız neye dönüştü? Yapmacık bir gücün, yüksekçe bir sesin, olmayan bir suçun karşısında pısırıklaşmaya mı dönüştü kahramanlığımız? ... Yazıklar olsun, çok kötü şeyler olmuş bize, küçülmüş, küçüldüğümüzün farkına varmamışız.
İyilik, sevgiye benzer. Onu yaparken gizlemeli ki bizde kalsın.
Bizler ancak, ölümün yaklaştığını sezip, günah ve sevap yazan omuzlarımızdaki melekleri hatırlayınca hesapları düzeltmeye başlarız.
Din adamı olarak verdiğimiz öğütlerin hiç mi faydası dokunmuyor? Durmadan tekrarladığımız Allah'ın kelamı mı dilsiz, yoksa insanların kulağı mı buna sağır?
Düşünen değil, eyleme geçen insandır.