Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sisyphos

Sisyphos
@Beyaz_Zenci
Bir kayanın gölgesinde.
Araf Gezgini
Lisans
İstanbul
81 okur puanı
Ocak 2019 tarihinde katıldı
71 syf.
·
Puan vermedi
Anlatılan bir ressamın (Klingsor) karamsar hayatıdır. Kitabı okuyunca direkt Van Gogh geldi aklıma. Neden bilmiyorum ama.. Hermann Hesse'nin eserleri birbirinden bağımsızdır. Gerek içerik gerekse kurgusal/teknik olarak. Fakat olmazsa olmazı olan iki nokta vardır: Uzak Asya ve Doğu gizemciliği ile bohemlik/karamsarlık tohumları. Klingsor'un Son Yazı, ressam Klingsor'un artık son zamanlarını (yazı) anlatır. Kitap şiir havasında ve bol bol betimlemeler yaparak ilerler. Devinim pek yoktur. Mevsimlik bir tadı vardır kitabın; bazı kitaplar bazı mevsimlerde okunmalıdır. Kitap, bu havalara uygundur.
Klingsor'un Son Yazı
Klingsor'un Son YazıHermann Hesse · Yapı Kredi Yayınları · 2018398 okunma
Reklam
282 syf.
·
Puan vermedi
Batı'nın masalları Doğuluya daha güncel, daha modern geliyor olabilir. Keza, Doğu'nun masalları da Batılıya gizem yüklü ve efsanevî geliyordur. Hesse'in yazdığı masallar, masaldan çok öyküyü andırsa da, bu, çağımızda yazılan masalların bize daha kanıksayıcı geldiği için ''masal'' olarak yakıştıramamamız ve güncelliğinden ötürü ''öykü'' yaftasını yapıştırmamıza etki eder. Geçişken bir-iki fark dışında da öykü-masal kardeştir zaten. Hermann Hesse'in Masallar kitabı, müzikteki coverları andırır. Özellikle birkaçı -Cüce masalı örneğin- yeniden güncellenmiş gibidir. Klasik masallardaki gibi öğretici sonlarla bitmez, masallar Hesse'in ağırlığı altındadır. Edebî bir kaygıyla yazıldığı için, dili zengindir ve ''büyükler için masallar'' formatında gibidir. Hesse'in hatırı için okunur, masallar için değil.
Masallar
MasallarHermann Hesse · Can Yayınları · 1994405 okunma
590 syf.
10/10 puan verdi
Müslüm Yücel / Abdullah Öcalan: Amara'dan İmralı'ya “İbrahimi bir nesil olan Urfalı acıyı sever, acı çekmişi de sever.” Bir romana konu olabilecek bu kelâmı, Urfa seçim atmosferinde Aljazeera haber ajansının sitesinde okumuştum. Vecizeyi söyleyen de, Urfalı bir kebapçı abimizdi. Urfa; İbrahim'in ve isotun şehri. Osmanlı'nın
Abdullah Öcalan
Abdullah ÖcalanMüslüm Yücel · Alfa Yayınevi · 201444 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
450 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
32 günde okudu
Julia M. H. Smith / Roma'dan Sonra Avrupa Glasgow Üniversitesi'nden Julia Smith'in hazırladığı, Avrupa'nın 500 ila 1000 yılları arasındaki siyasî, aile, dil, din bağını işlediği zevkli eser. Doyurucu bilgiler edinmekle kalmıyor, bunun yanında yazarın rahat diliyle de bir başka zevk alıyorsunuz kitaptan. Kitap, Roma'nın Doğu ve Batı olmak üzere iki parçaya ayrıldığı 500 yıllarından -476'dır ama yuvarlak hesap 500- alır başlangıç noktasını. Roma'dan sonra varlıklarını pekiştiren yeni kavimlerin Avrupa'nın yeni canlılığında meydana getirdikleri değişimleri irdeliyor. Tabiri caizse, denizden çıkmış bir balık gibidir Avrupa. Roma'nın artık Batı'da yönetimsel olarak hükmünü yitirdiği, daha çok yönünü Doğu'ya çevirip Bizans olarak anılmaya başladığı bir dönemde bu yeni yeni serpilen krallık ve imparatorluklardaki diplomatik ilişkilerinde dil unsuru, misyonerlerin dinlerinin tanıtımı için yaptıkları seyahatler, akrabalık ilişkilerinin enteresan koruyuculuğu, evlilik kurumunda kadının kimliği ve evliliğin yönetici sınıf nezdindeki işleyişi, Avrupa'nın erkek-kadın yaşama sınırı, mezarlık kayıtları vesaire gibi ilginç ve değerli bilgilerle Avrupa'nın bir dönemine ışık tutuyor.
Roma'dan Sonra Avrupa
Roma'dan Sonra AvrupaJulia M. H. Smith · Alfa Yayıncılık · 201519 okunma
523 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Şems-i Tebrizî / Makâlât Şems'in hikmet yüklü sözlerinin toplandığı eseri. Kitap günümüz Türkçesine ''Konuşmalar'' şeklinde çevrilebilir. Zaten bu eser de Şems'in dergâhta, tekkede, meydanlarda, ve camiilerde verdiği vaazların/mesajların talebeleri tarafından kayıt altına alınmasıyla oluşmuş. Aynı isimle Hacı Bektaş-ı Veli'nin de bir kitabı mevcuttur. Makâlât, günümüzde sanki bilinçli bir şekilde Rûmî'nin gölgesi altında bırakılan Şems'in aslında ne denli engin bir edip fikriyat insanı olduğunun delili. Resmî tarihin aksine Şems salt bir Rûmî esincisi değil, Anadolu'ya aslında Bâtınî düşünceyi yaymak için gelmiş olan bir Alamut daisiydi (öğretici). Takiyye yapmış olması bu gerçeği örtmez, bilakis takiyye yapmış olması bunu daha da ayân kılar. Amacı Rûmî şahsında o derin felsefeyi yaymaktı. Başardı da.. Rûmî evvelde sadece kuru bir vaiz iken, Şems'le olan tanışıklığının ardından doldu taştı, ummanlara aktı, durulamadı. Makâlât'da Şems yer yer Rûmî'ye de değinir, Mesnevî'ye de. Her iki eser birbiri hakkında ipucu verir. Makâlât muazzam bir eser. Şems, beyitlerle, kıssalarla, tezlerle ve hadislerle fikirlerini temellendiriyor, adeta ait ve sahip olduğu misyonunun hakkını veriyor. Dediğim gibi; Makâlât ''Konuşmalar'' demek. Montaigne'nin Denemeler'inden, Nietzsche'nin Aforizmalar'ından, yahut diğer Avrupalı düşünürlerin ...'e Övgü, ...Üzerine İncelemeler, ...Üzerine Notlar şeklindeki kitaplarına eşdeğer bir eser.
Makalat
MakalatŞems-i Tebrizi · Ataç Yayınları · 2014474 okunma
Reklam
134 syf.
5/10 puan verdi
Amin Maalouf / Ölümcül Kimlikler Milan Kundera amcamızın Kimlik adlı eserinde geçen çok hoş bir sözü var. ''İktidar sizi nerenizden yaralarsa orası kimliğiniz olur.'' der. Amin Maalouf Ölümcül Kimlikler eserinde, ağırlıklı olarak Ortadoğu'daki etnik, dinsel, mezhepsel ve dil çatışmaları üzerinde durup, bunun geri planındaki kimlikleri ele alır.
Ölümcül Kimlikler
Ölümcül KimliklerAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 20197,8bin okunma
167 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Amin Maalouf / Doğunun Limanları Maalouf'un her romanında Doğu'nun hüznü var. Doğunun Limanları romanı da, yine bir hüznün romanı. Maalouf bu romanla kanayan onca soruna parmak basıyor ve kurtulamaz illetimiz olan yaramıza eğiliyor. Romanın baş kahramanı İsyan isminde bir Osmanlı prensi. ''Baş kahramanı''... İsyan sadece romanda bir kahraman değil, ileride gerçek bir kahraman olsun diye babası tarafından böylesine keskin bir isim takılmış kendisine: İsyan. Evet, bir prens o. Ama İsyan o savaş koşullarında, Ortadoğu'nun bataklığında ''kahraman'' olayamayacak kadar bir insan. Babası Türk, annesi Ermeni. O zamanlar Adana'dan başlayıp Osmanlı'nın elinin ulaştığı her yerde bir Ermeni kıyımı başlıyor. Adana'da yüzlerce Ermeni katledilip evleri, işyerleri yakılıyor. Kalanlar, gidebildikleri kadar uzaklara kaçıyorlar. İsyan da eğitim için Fransa'ya gidiyor. Birinci Dünya Savaşı yıllarında orada.. Yahudi bir kadınla evleniyor. Yıllar sonra doğup büyüdüğü Beyrut'a dönüyor vs.. Adana, Beyrut, Fransa, Osmanlı, Ermeni, Türk, Yahudi, Doğu, Batı, Müslüman, Hıristiyan.. Bir romanda tüm bu odakların girift ilişkilerini kurgulamak zor olmakla beraber, aynı zamanda olabildiğince tehlikeli de. Maalouf kendisi de bir Lübnanlı olarak, hiç de yabancısı olmadığı bu coğrafyanın hazin geçmişini anlatıyor.
Doğunun Limanları
Doğunun LimanlarıAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 199832,4bin okunma
206 syf.
5/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
Montesquieu'nun, Romalarının siyasî, askerî ve ekonomik ve yönetim yapısına eğildiği eser, Romalıların gücünün de püf noktasını gösteriyor. Ancak savaşarak ayakta kalabilen, bu yanıyla da kendinden sonra gelecek devletlere kötü bir örnek olan Roma, Montesquieu'nun olabildiğince tarafsız kalemiyle özet mahiyetinde de olsa tanıtılıyor. Roma'yı Roma yapan değerler, büyümeye ve ölüme götüren yanlar Montesquieu'nun dilinden aktarılıyor.
Romalıların Yükselişi ve Düşüşü
Romalıların Yükselişi ve DüşüşüMontesquieu · Söylem Yayınları · 2001253 okunma
161 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Ahmet Muhip D(ı)ranas / Şiirler Fahriye Abla'nın komşusu. Ahmet Muhip iyi hislerin şairi. Sevgili eşi Münire Dıranas'a yazdığı tek şiir kitabını ithaf ederken ''Bu kitapta savaş sözcüğünü bulamayacaksın'' diye yazmış. Ahmet Muhip Fahriye Abla ve daha nice şiirlerinin gerisinde kalmış. Kendince şiirde bir dil yakalamak istemiş. Bir tasvir şairi O. Garip ile Halk Edebiyatı arasında kalmış gibi. Kadınları işlediği şiirlerinde hep bir arzu, şehirleri işlediği şiirlerinde bir sevgi ve insanlara dair şefkat seziliyor. Fakat belirttiğim gibi her şiirinde tasvir başat gider. Düz satırlar ortadan yarıya bölünüp kafiyeleştirilmiş gibi. Bu kötü değil ama, dinginleştirici.
Şiirler
ŞiirlerAhmet Muhip Dıranas · Yapı Kredi Yayınları · 20061,252 okunma
167 syf.
5/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
Amin Maalouf / Béatrice'ten Sonra Birinci Yüzyıl İçerik olarak Maalouf'un çoğu romanından farklı bir havada ilerleyen fakat verdiği his açısından oldukça eksik olan bir kitap. Maalouf'u benim nazarımda mühim edebiyatçı yapan nokta; onun tarihî karakterleri edebiyattan gelen gücüyle kurgulaması -ama iyi ama kötü göstermiş olsun- ve harmanlaması. Roman, Mısır'a bir konferans amacıyla giden böcekbilimcinin el altından satılan doğum haplarından haberdar olmasıyla seyir alır. Haplar erkek çocuk yapılmasını sağlıyor ve dünyada bir müddet sonra kadın nüfus oranlarında düşüşler oluyor. Bu yönüyle bilim-kurgu değeri de taşıyan roman, Maalouf'un getirmiş olduğu kadın-erkek, Doğu-Batı, bilim-din eleştirileriyle de oldukça çeşitleniyor. Böylesi uç noktaları, oldukça kısa sayılabilecek bir romana sığdırmaya çalışması kıtlığa neden oluyor ve kitap bir edebî zevk vermekten oldukça uzaklaşıyor.
Beatrice'ten Sonra Birinci Yüzyıl
Beatrice'ten Sonra Birinci YüzyılAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 20191,671 okunma
Reklam
230 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
23 saatte okudu
''Gökten nazire indi Mrs. Dalloway'e.''
Michael Cunningham / Saatler ''Gökten nazire indi Mrs. Dalloway'e.'' Cunnigham'ın Saatler romanını Nef'i'den bozma bu dizeyle özetleyebiliyorum ancak. Virginia Woolf'un yazmış olduğu Mrs. Dalloway romanının ''kamera arkası'' görüntüleri misali Saatler. Yazarı Cunningham'e Pulitzer ödülü kazandıran kitap, Clarissa Vaughan, Laura Brown ve Virginia Woolf karakterlerinden oluşur. Muazzam bir kurgusal zekâyla yaratılmış ve aldığı ödülün de hakkını da fazlasıyla vermiştir. Adeta ''roman içinde roman''dır bu roman. Kitapta, Clarissa karakterini yaratırken çektiği sancılara tanık olduğumuz Virgina Woolf'e, yarattığı Clarrissa karakterinin ipleri sahibinin (Woolf) elindeymişcesine silinip silinip var olan hâline ve ayrı bir dünya olan Laura Brown'a aşina oluruz. Asıl zekâ ürünü Woolf ve Clarrissa bağıdır romanda. Woolf'un erkek varlığından kaçışı, tahayyüllerindeki kadının yaratımına ittikçe iter onu. O, kendindeki kendini yazar. Olmasını istediğini ya da..
Saatler
SaatlerMichael Cunningham · Can Yayınları · 2012318 okunma
200 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
13 günde okudu
Virginia Woolf / Mrs. Dalloway Başkahramanının ''iç ses'' olduğu bir roman. Bu romanla Virginia Woolf'un kalp atışını, derûnundan gelen nefesini, kadınlığını ve onu intihara sürükleyen bilinmezliği çözmek mümkün. Yine yeniden; bu roman iç sesin, bilinç altının ve kadının romanı. Roman, Bayan Dalloway'ın akşam evinde vereceği partiye dair yaptığı hazırlıkları anlatır. Roman bir gün içerisinde geçer ve olabildiğince fazla geriye dönüşlerden oluşur. Woolf'un savaşın kasvetli havasını romanın tüm sayfalarına inceden yaydığı, İngiliz aristokrat sınıfını topa tuttuğu bu roman, bunların yanında kadın içselliğinin ve lezbiyenliğin de hafiften dokunulduğu bir eser. Teknik olarak oldukça zor dili var Mrs. Dalloway'in. Bu, kitaptaki fazlaca iç seslerden, karmaşık olay örgüsünden kaynaklı. Tomris Uyar'ın çevirisiyle farklı bir hava verse de, okurken pes etmenin eşiğine gelebilirsiniz.
Mrs. Dalloway
Mrs. DallowayVirginia Woolf · İletişim Yayınları · 20214,600 okunma
337 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Amin Maalouf / Afrikalı Leo Klasik kitaplar ikiye ayrılır. Birincisi, günümüzden 70-80 yıl önce yazılmış, bugün hâlâ zevkle okunan klasik eserler. İkincisi, günümüzde yazılmış ve bundan 70-80 yıl sonra da zevkle okunacak klasik eserler. Afrikalı Leo günümüzde yazılmış klasik eserlerden. Maalouf'un tarihi roman eserleri arasında, dili ile ve misyonu ile Doğu-Batı yapıtı. ''En başarılı roman girişleri'' diye bir kategorize derlemeyi birçoğunuz bir yerlerde görmüştür. Afrikalı Leo benim için ''en başarılı roman girişleri'' arasında ''en başarılı roman girişi''dir. Paragrafın her cümlesi -ki ilk paragraf dört cümleden oluşur- ayrı romanların konusu olabilir. Sonrası da ilk paragrafın hakkını verir. Afrikalı Leo göçün, Doğu'nun ateşinin, Batı'nın kasvetinin, kadının romanıdır. Amin Maalouf, bu romanda kendisine olabildiğince benzeyen Muhammed'in oğlunu Hasan'ı, diğer adıyla Giovanni Leone de Medici'yi, yani kısaca Afrikalı Leo'yu irdeler. Maalouf da Leo gibi Doğuludur. Maalouf da Leo gibi Batı'ya göçer. Yalnız Maalouf Müslüman Doğu'da bir Hıristiyan'dır, Batı'ya göç etmiş bir Arap Hıristiyan'ınıdır. Fakat Leo Müslüman doğmuş, esir olmuş, vaftiz olmuştur. İki coğrafyanın sürümcemesini serencama varana dek yaşayan bu iki karakter bu romanın da hoş bir kazanımı olsun. Maalouf'un bilin, Afrikalı Leo'yu okuyun.
Afrikalı Leo
Afrikalı LeoAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 200714,3bin okunma
196 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Ahmet Ümit / İnsan Ruhunun Haritası Kitap, Ahmet Ümit'in daha önce gazete ve dergilerde yazdığı yazılarının derlenip toplanmasıyla oluşmuş. Bu yazılarında Ahmet Ümit ağırlıklı olarak polisiye eserlere ve polisiye yazarlarına değiniyor. Eleştiri yazılarıyla okuyuculara polisiye romanları olabildiğince iyi tanıtıyor, cazip kılıyor ve okunmasını teşvik ediyor. Yalnız polisiye romanlarının bir irdelenmesi değil tabi ki bu kitap, aynı zamanda başlı başına bir tür olan polisiyenin doğuşunu, yayılışını da inceliyor.
İnsan Ruhunun Haritası
İnsan Ruhunun HaritasıAhmet Ümit · Doğan Kitap · 20071,688 okunma
247 syf.
6/10 puan verdi
·
26 günde okudu
Paulo Coelho / Elif Coelho'nun okuduğum bu ikinci romanında, ilkinde de hissettiğim şey ortaya çıktı. Coelho'nun dili Latin Amerika'nın -ki kendisi Brezilyalıdır- pempe dizileri ve Uzak Asya'nın mistik yanıyla yoğrulmuş gibi. Biraz da kişisel gelişim kitaplarının az edebî dile bürünmüş hâlidir. Karakterleri ya Latin Amerika Hıristiyanlığının aziz/azize ruhlu sadık inananları, ya da bu yola doğru evrilen kişilerdir. Bu aziz ve azize ruhu Coelho'nun diliyle biraz efsaneye bürünüyor ve bu efsanelik masalsı bir dingilikle yukarıda da dikkat çektiğim pempe dizilere/soap operalara dönüşüyor. Gerek Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum Ağladım, gerekse Elif romanında bu dinginlik aşırı hissedilir. Karakter çatışmaları, aksiyon yok denecek kadar azdır. Çünkü Coelho bunu mistik bir havada vermeye çalışır. Azize söylencesi, Şamanizm, Deja Vu, Erken Hıristiyanlık gibi yan olaylar ile Latin Amerika'dan Avrupa ve oradan Asya'ya uzanır biraz. Bazen de direkt Asya'ya atlar. Elif romanı, bir kitap imzalama turnesine çıkan yazar ile kendisine Rusya ayağında musallat olan Hilal adında genç ve güzel bir Türk kadının rastlaşması üzerinden sürüp gider. Rusya Hıristiyan Avrupa ile Şaman Asya arasında bir köprüdür. Ve yazarımız burada tanıştığı Hilal ile gerek Deja Vu, gerek Şamanizm ve gerekse hafiften değindiği Türkiye ile bizlere pek de uzak olmayan noktalara değinir. Bu açıdan kitaba uyum sağlamak pek de zor olmuyor Türkiyeli okurlar için. Fakat dediğim gibi; Coelho'nun artık sıkıcı olmaya başlayan, kişisel gelişim kitaplarından fırlama bir edâ ve yaklaşım, boş bir pohpohlama hazzından başka bir şey olmuyor.
Elif
ElifPaulo Coelho · Can Yayınları · 20126,4bin okunma
54 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.