Amin Maalouf / Doğunun Limanları
Maalouf'un her romanında Doğu'nun hüznü var. Doğunun Limanları romanı da, yine bir hüznün romanı. Maalouf bu romanla kanayan onca soruna parmak basıyor ve kurtulamaz illetimiz olan yaramıza eğiliyor.
Romanın baş kahramanı İsyan isminde bir Osmanlı prensi. ''Baş kahramanı''... İsyan sadece romanda bir kahraman değil, ileride gerçek bir kahraman olsun diye babası tarafından böylesine keskin bir isim takılmış kendisine: İsyan.
Evet, bir prens o. Ama İsyan o savaş koşullarında, Ortadoğu'nun bataklığında ''kahraman'' olayamayacak kadar bir insan. Babası Türk, annesi Ermeni. O zamanlar Adana'dan başlayıp Osmanlı'nın elinin ulaştığı her yerde bir Ermeni kıyımı başlıyor. Adana'da yüzlerce Ermeni katledilip evleri, işyerleri yakılıyor. Kalanlar, gidebildikleri kadar uzaklara kaçıyorlar. İsyan da eğitim için Fransa'ya gidiyor. Birinci Dünya Savaşı yıllarında orada.. Yahudi bir kadınla evleniyor. Yıllar sonra doğup büyüdüğü Beyrut'a dönüyor vs..
Adana, Beyrut, Fransa, Osmanlı, Ermeni, Türk, Yahudi, Doğu, Batı, Müslüman, Hıristiyan.. Bir romanda tüm bu odakların girift ilişkilerini kurgulamak zor olmakla beraber, aynı zamanda olabildiğince tehlikeli de. Maalouf kendisi de bir Lübnanlı olarak, hiç de yabancısı olmadığı bu coğrafyanın hazin geçmişini anlatıyor.