“Hem beni en çok bezdiren şey, bir yıkıntıya dönmüş bu beden, bu zindan. Bunun içine kapanıp kalmaktan usandım. Buradan kurtulup o pırıl pırıl dünyaya gitmeye, artık hep orada kalmaya can atıyorum.”
Müzikte yol değişti mi, devletin anayasası temelinden sarsılır. İşte bence bekçilerimizin nöbet tutacakları yer burasıdır: Müzik alanı.
Gerçekten de bu alansa yasalar, sinsice ve daha kolay çiğnenir, kimse de varmaz farkına.
Evet, dedim; kimse bir eğlencenin zararlı olabileceğini düşünmez
Öyle oluyor, doğru. Kanuna saygısızlık buradan başlayıp yavaş yavaş gelenek, göreneklerinize sızıyor, sonra daha da güçlenerek insanlar arasındaki davranışlara geçiyor,oradan da küstahça devletin anayasasına. Böylece Sokrates, ne teklerin ne de toplumun hayatında ayakta duran bir değer kalıyor.
Öyleyse dediğimiz gibi, çocuklarımızın oyunlarını daha başlangıçtan sıkı bir düzene sokmalıyız. Çünkü, çocuklar oyunlarında kuralların dışına öçıkarsa, büyüyüp adam oldukları vakit, kanunlara saygı göstermeleri gerekir mi?
İktidarın rastgele elde edilmeyip bir hakka dayandığı fikrinin kabul edilmesi ölçüsünde o iktidar meşru bir iktidar olur. Meşru bir iktidara itaat de yönetilenler için bir görev haline gelir.
Siyasal iktidarın meşruluk temeli önceleri gökyüzünde, Tanrı’da ve kutsal kaynaklarda aranmıştır. En eski zamanlardan ve ilkel toplumlardan yakın zamana
“Her şeyden önce, “ dedi, “basit bir sır öğrenirsen her türlü insanla anlaşman kolaylaşır. Bir insanı anlayabilmek için, o insanın baktığı açıdan bakmayı becerebilmelisin...”
“Efendim?”
“Kendini onun yerine koyup her şeyi onun gördüğü gibi görmelisin.”
Katilin becerikli, deneyimli olduğunu kabul edecek olursak, yanıltıcı sonuçlara ulaşırız. Tam tersine deneyimsiz ve ilk işini yapan bir katil olduğunu düşünürsek, onu felaketten kurtaran şeyin yalnızca bir rastlantı olduğunu görürüz.
Muhammed, Napolyon gibi insanlar her tür toplumsal kuramı çiğneyerek, topumun gidişini değiştirmişlerdir. Bunlar olağanüstü insanlardır ve dönemlerinde suçlu olarak görülmüş, lanetlenmişlerdir. Ama sonraki kuşaklar bunları kahraman, insanlığın kurtarıcısı olarak görmüşlerdir.
-Kendine hakim olma tuhaf bir deyim değil mi? Kendine hakim olan, kendinin kölesi olmuş olmuyor mu? Kendinin kölesi olan, kendisinin efendisi de demektir. Aynı adan hem köle oluyor hem efendi.
-Sahi öyle
-Bana kalırsa, bu şeyim şöyle anlamalı: Bir insanın içinde iki yan vardır: biri iyi, biri kötü, iyi yan, kötü yanı buyruğuna aldı mı, buna kendine hakim olma diyoruz, bunu yapanı da övmüş oluyoruz. Tersine, kötü eğitim görme, kötülerle düşüp kalkma yüzünden iyi yan zayıflar da, kötü yanın buyruğuna girerse, böyle birine de kendinin kölesi deriZ. Buysa kötüleme olur
Bir devlette başa geçenler, başa geçmeyi en az isteyenler oldu mu, dirliğin de, düzenin de en iyisi olarak var demektir. Baştakilerin böyle olmadığı yerlerdeyse, tam tersine, ne dirlik vardır ne düzen.
“Birinden korkunca ondan nefret edersiniz ama boyuna da düşünüp durursunuz onu. Kendi kendinizi aldatırsınız; aslında kötü değildir dersiniz. Ama onu görünce, tıpkı nefes darlığına tutulmuş gibi olursunuz, soluk alamazsınız.”